8 Aralık 2011 Perşembe

II. Ulusal Tasarım Yarışması'nda 'Yemek Odası Takımı' kategorisinde geleneksel Osmanlı yerde yemek yeme tarzını modernize eden tasarımıyla birincilik ödülünü kazanan genç tasarımcı Lütfi Büyüktopbaş sorularımızı yanıtladı.

JAN29

Röportaj: Lütfi BÜYÜKTOPBAŞ


II. Ulusal Tasarım Yarışması'nda size ödül getiren tasarımınızın özellikleri ve bu tasarımın ortaya çıkış süreci hakkında neler söylemek istersiniz?

İki aylık çalışma süresinde oluşturduğum 'piknik' adlı yemek masası tasarımımın esas çıkış noktası 'boşluk' kavramıdır. Bu boşluk kavramını mekan içerisinde esiri olduğumuz, üretkenliğimizi kaybettiğimiz, eylem yapacağımız alanları doldurarak, kullanamadığımızla beraber gelen sorunları ele alarak oluşturdum. Tasarımım, Türk kültüründeki yemek yeme anlayışına pek yabancı olmayan bir biçime dayalıdır. Dört kişilik düşünülen sistem; pratik olması sebebiyle çoğu zaman sehpalar üzerinde yenilen zahmetsiz yemeklerin yenebilmesi için gerekli ortamı sağlıyor. Tekerlekli, katlanabilir sistemle istenilen yere rahatlıkla taşınabilme, gerektiğinde katlanmış haliyle servis araçı olarak da kullanılabilme tasarımın diğer fonksiyonları…


Tasarımlarınızı ortaya koyarken nelerden etkileniyorsunuz veya tasarımlarınızda 'olmazsa olmaz' ilkeleriniz var mı?

Tasarımlarımı; kendimden, beni çevreleyen, etkileyen unsurlardan ve etkisinde olduğum ana kavramlardan esinlenerek oluşturuyorum. Bir çeşit sorgulama ve araştırma içine giriyorum. Ön koşulum; sorular, merak... Örneğin; 'boşluk' kavramı ele alalım. Nedir, neden beni etkiliyor? Yaşama alanları, kısıtlanmış yaşam alanlarımız, kendimize oluşturduğumuz duvarlar, içine sıkışıp kaldığımız, özümüze dönerken bu kısıtlanma fikrini de ortaya atarak bir bütün oluşturma isteği, çabası....

Benim de 'olmazsa olmazım' yani bazı saplantılarım var. Biz bir grup saplantılı genç olarak yapıyoruz zaten bunları… Tutkularımız, arzularımız, hedeflerimiz bizi biz yapıyor. Biraz aşırıya kaçmış gibi görünse de benim saplantım aklımdaki idealimdir. Yani tasarım diline dökersek, 'basit'i, 'yalın'ı ve 'öz'ü arıyorum ben... Hem içimden hem de benim lokomotifim olan tüm 'güzellik'lerden yararlanarak, yorulmadan, durmadan gelişen bir 'güzellik'... Tabi tam yerinde ve uyumlu... Başka bir deyişle çok parlamadan ama 'insan'a yavaşça eşlik eden, onu yormadan, gözünü almadan, dış görünüşünde oldukça iddiasız ama özünde içinde fırtınalarla oluşmuş olan bir 'güzellik'... Tasarımcısını yaşlandıran genç tasarımlar...


Daha önce de bu tür ödüllü tasarımlarınız oldu mu? Eğer varsa onlar hakkında da bilgi verir misiniz?

İstanbul Design Week / 2005 "Sudaki Renkleri Duymak" olarak belirlenen tema çerçevesinde "İstanbul'un İçinde İstanbul'dan Uzak" başlığıyla tasarladığım mekan organizasyonları sergilendi.


Genç bir tasarımcı olarak sizce Türkiye'de yaratıcı düşüncenin önünde ne gibi engeller var?

Birçok engel var. En başta özenti, yaratıcı düşünce yoksunluğu, gerek piyasa gerek akademik koşullarda olsun yaratıcı düşünenenleri belli bir sistemin içine yerleştirme gibi nedenler.....İçimizdeki gücü farkedememek, dışarıdan hazır alma isteği... Zaten sadece bu konuda değil, her konuda bu böyle... Düşüncenin önüne konan engeller… Adeta düşünce yerine bedenselliği seçen bir toplum, bir sistem... Ama tabiki bu tür engeller bir tasarımcı hele 'genç' diye tanımlarsak o kişi için bir engel teşkil edemez. Bu engeller onları sadece daha da güçlendirir. Yani gerçekte hangi güç düşüncenin önüne engel koyabilir ki… Zaten bunu yapan düşüncenin ürettiği herhangi bir şeyi anlayamaz. Tasarımcının derdi zaten bu değildir. Neyse yalnızca engelleri sormuştunuz değil mi...Zaten herşey açık....


Türkiye'nin mobilya tasarımı açısından dünyadaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle tasarım açısında Türkiye'de ciddi bir sorun var. Özgün modeller yerine kopyacılık ağır basıyor. Sizce bunun önüne nasıl geçilebilir ve Türkiye, mobilyada trendi belirleyen bir ülke konumuna nasıl yükselebilir?

Bu yanıtı içinde bulunduğumuz ortam bağlamında kötümser ve özümüze inancım nedeniyle olumlu yanıtlamak istiyorum. İşte içinde bulunduğumuz durum: Siz işyerlerinize tasarımcı almazsanız, tasarım işlerinizi başkalarına bırakırsanız ve 'tasarım' kelimesi artık tasarım dışında herşeyde kullanılan bir pozisyona gelmişse bu noktada belki de maddi olanak sahibi yaratıcılık gücünden uzak bazılarına bu alanda enflasyon yaratmaktan başka bir işe yaramadıklarını söylemekle başlayabilirsiniz. Bu yanıtı bariz açık olan bir soru...Yapıcı olmak içinse, içimizdeki güce değer vermeliyiz. Gerçek değerin ne olduğunu hatırlayarak, elimizdekileri kaybetmeden önce ....Yani böyle bir bilinç yaratılmalı....Bir inanç, bir birlik ve bütünlük çağrısı…Başta kendi gücümüze inanmalıyız. Gereksiz ve gündelik çıkarları bir kenara bırakarak, eğitim kurumlarımızı geliştirerek, emektar tasarımcılarımıza, bizim önderlerimize, bize ışık tutmak için desteğimize ihtiyacı olan büyük insanlara hakettiklerini vererek, aydınlığın yolunu açarak, bilgiyle, sevgiyle, hoşgörüyle... 'Alnımızda ışığı hissederek'... Çünkü ihtiyacımız olan gücün nerede yattığını çok iyi biliyoruz... Yoksa unuttuk mu? O yüzden mi böylesine kopyacı, özentici olduk?


Bundan sonraki hedefleriniz neler?

Tasarım alanındaki hedeflerim beni her zaman daha yeni fikirlere, daha farklı biçemlerin sunum sorunlarına yöneltmiştir.Bundan sonraki hedefim; bu isteğimin azminin azalmadan devam etmesi ve ufkumu daha da genişleterek, tasarımın farklı alanlarına açılmak.


Atölye-A0'ın oluşum sürecini anlatır mısınız?Atölye-A0 nedir?Kısaca anlatır mısınız?

Atölye A0, farklı disiplinlerde kendini var eden kişilerin bir araya gelmesiyle oluşmuş bir tasarım ekibidir. Atölye A0, 2006'da kuruldu. 2003 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü öğrencisi Habib Bolat'la fikir olarak oluşturduğumuz tanım ve tasarım konusunda yaptığımız çalışmalar, yıllar içinde bizi farklı bölümlerde okuyup, aynı dilden konuştuğumuz kişilerle bir araya gelmemizi sağladı. Böylece, tasarım dünyasında varolduğumuzu belirtme gereğini duyduk. Bu alanda birbirimize destek olmamızın acil gerekliliğini hissettik. Atölyemiz endüstüriyel tasarım ağırlıklı olmakla beraber, iç mimarlık, iletişim tasarımı, restorasyon, grafik tasarım ve resim dalını da içinde barındırıyor.


Teşekkürler...

0 yorum:

Yorum Gönder

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More