This is default featured post 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured post 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured post 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured post 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured post 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

22 Aralık 2011 Perşembe

Ayhan Çarkın yer gösteriyor

JAN29

 
 
ANkara Cumhuriyet Başsavcılığının bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturması kapsamında tutuklu bulunduğu cezaevinden yer gösterme işlemi için çıkarılarak İstanbul'a getirilen Ayhan Çarkın, Silivri'nin Beyciler Köyü'ne götürüldü. Çarkın, mahkemenin talep etmesi halinde Tarık Ümit'in cesedinin bulunduğu yeri gösterebileceğini belirtmişti. Çarkın bugün yer gösteriyor.

Faili Meçhul Cinayetler kapsamında tutuklu bulunan eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın, 1995'ten bu yana kendisinden haber alınamayan MİT'çi Tarık Ümit'in gömüldüğünü öne sürdüğü yeri göstermek için Silivri'ye getirildi.
Yoğun güvenlik önlemiyle Emniyet'ten çıktı 
Silivri İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden saat 10.00 sıralarında çıkarılan Çarkın, Büyükçavuşlu'ya götürüldü. Çelik yelek giydirildiği görülen Çarkın'ın yer göstermesi sırasında çevrede geniş güvenlik önlemleri alındı. Sabah saatlerinde uçakla İstanbul'a getirilen ve Adli Tıp Kurumunda sağlık kontrolünden geçirilmesinin ardından bir süre Silivri İlçe Emniyet Müdürlüğünde tutulan Çarkın, daha sonra yoğun güvenlik önlemleri altında buradan çıkartıldı.

Çarkın'ın ardından, 1995 yılında kaybolan Tarık Ümit'in amcası Cemalettin Ümit de özel bir araçla emniyetten ayrıldı.

Yer göstermeye başladı
Basın mensuplarının yoğun ilgisi altında Silivri'nin Beyciler Köyü'ne getirilen Çarkın, burada araçtan indirildi.

Geniş güvenlik önlemleri alınan bölgede, Ayhan Çarkın'ın boş arazide yer gösterdi. Buradaki incelemelerin ardından 700 metre ötede bulunan Kuşbahçe mevkisindeki başka bir yere gidildi.
"Şu cesetler bulunsun da rahatlayayım"
Ayhan Çarkın'ın yer gösterme işlemine katılan ekipler, Silivri'nin Kuşbahçe mevkisinde bulunan et lokantasının yakınındaki geniş bir alana bant çekerek giriş çıkışları durdurdu.

Çapayla bu alandaki bazı yerlerin otlarını temizleyen ekipler, detektörler ve köpeklerle aramalar yapıyor.

Aramalar sırasında Çarkın'ın yanındaki polislere "Şu cesetler bulunsun da rahatlayayım, inşallah bulunur" dediği, incelemeye eşlik eden eden savcının da Çarkın'a "Burada çeşme hatırlıyor musun? Demiryolunu hatırlıyor musun?" diye sorduğu duyuldu.


continue reading

TESK'ten boykot çağrısı

JAN29

 
Açıklamasında, Fransa Parlamentosu'nun tarih yazamayacağını ifade eden TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi bellidir. Zorda olan mazlum milletlere nasıl kucak açtığı da ortadayken, Fransa Parlamentosu'nun yalan ve iftiralarla tarih yazması kabul edilemez. Fransız Milletvekillerinin görüşmeler sırasında söylediği ?Türkiye mallarımızı boykot edemez- sözlerinin cevabını en etkili şekilde halkımız verecektir. Biz TESK olarak 13 Federasyonumuza ve 82 birliğimize genelge göndererek tepkilerini göstermelerini istedik. Türk halkı milli konularda her zaman duyarlı olmuştur. Fransız mallarının kullanılmaması konusunda da destek vereceklerdir" ifadelerini kullandı.

AFİŞ VE BROŞÜRLERLE KINAMA
Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu tarafından yüz binlerce afiş ve broşür basılarak taksi, dolmuş, halk otobüsü ve bilboardlara asılacağını da açıklayan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Milli konularda Türk halkı her zaman duyarlıdır. Bu kararda da halkımızın gerekli desteği vereceğine inancımız ve güvenimiz sonsuzdur. Umarım Fransız Senatosu yapılan yanlışı görür ve bu yanlıştan dönerler" dedi.
TÜKETİCİLER BİRLİĞİ'NDEN BOYKOT ÇAĞRISI
Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Hatice Saadet Kalyoncu, daha önceden başlattıkları "onuruna Fransız kalma" boykot çağrılarını yineledi.

Kalyoncu, "2006 yılında ki boykot çağrımızda isimlerini ilan ettiğimiz Total, L'oreal, Tefal, Ticket, Sodexho-Pass, Alcatel, Carrefour ve Danone'ye ilave olarak, bundan böyle her hafta bir Fransız firmasının ismini ilan edip, bu firmaların ürünlerini almayarak tepkimizi göstereceğiz" dedi.


continue reading

21 Aralık 2011 Çarşamba

BİZİM PAMPİŞ (Adrianne Curry) e özenmiş (Adrianne Curry) nin twiter kareleri

JAN29


Her anını paylaşıyor

America-s Next Top Model yarışmasında birinci olarak üne kavuşan seksi modelin Twitter-da 283 bin takipçisi bulunuyor.

America's Next Top Model yarışmasında birinci olarak üne kavuşan seksi modelin Twitter'da 283 bin takipçisi bulunuyor.Eşi Peter Brady-den ayrılacağını açıklayan Twitter ünlüsü fotomodel Adrianne Curry, bir röportaj sırasında eteğini açıp iç çamaşırını gösterdi ve yine olay yaratmıştı.

Eşi Peter Brady'den ayrılacağını açıklayan Twitter ünlüsü fotomodel Adrianne Curry, bir röportaj sırasında eteğini açıp iç çamaşırını gösterdi ve yine olay yaratmıştı.Her anını paylaşıyor Her anını paylaşıyor Her anını paylaşıyor

continue reading

Adrianne Curry

JAN29

Birbirinden ilginç fotoğraflarını Twitter-da paylaşan Curry-nin bu görüntüleri de çok konuşulacağa benziyor
 
Birbirinden ilginç fotoğraflarını Twitter'da paylaşan Curry'nin bu görüntüleri de çok konuşulacağa benziyor

continue reading

Adrianne Curry

JAN29

Birbirinden ilginç fotoğraflarını Twitter-da paylaşan Curry-nin bu görüntüleri de çok konuşulacağa benziyor
 
Birbirinden ilginç fotoğraflarını Twitter'da paylaşan Curry'nin bu görüntüleri de çok konuşulacağa benziyor

continue reading

JAN29

Her anını paylaşıyor

Adrianne Curry, Twitter-ın en cesur kadını olduğu bir kez daha kanıtladı. Curry, seksi geceliğiyle birlikte sokağa çıktı ve fotoğraf çektirdi. Bu fotoğrafı da Twitter-a yükledi.
Slayt Şovu Başlat
 
Adrianne Curry, Twitter'ın en cesur kadını olduğu bir kez daha kanıtladı. Curry, seksi geceliğiyle birlikte sokağa çıktı ve fotoğraf çektirdi. Bu fotoğrafı da Twitter'a yükledi.

continue reading

JAN29

Etik Kurulu Başkanı'ndan açıklama

Türkiye Futbol Federasyonu Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Oğuz Atalay, bazı gazetelerde yer alan futbolda şike iddialarına ilişkin Etik Kurulu'nun hazırladığı raporun "nihai rapor" olmadığını belirterek, "Yeni delillere ve alacağımız savunmalara göre kesin raporu hazırlayacağız. Kanaat değişebilir, henüz süreç bitmiş değil" ifadelerini kullandı.

13:03 | 21 Aralık 2011
Etik Kurulu Başkanından açıklama
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Etik Kurulu Başkanı ve Gediz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Atalay, futbolda şike iddialarına ilişkin Etik Kurulu'nun hazırladığı raporun "nihai rapor" olmadığını, yeni delillere ve alacakları savunmalara göre kesin raporu hazırlayacaklarını, kanaatin değişebileceğini, sürecin henüz bitmediğini bildirdi.
         Prof. Dr. Oğuz Atalay, yaptığı yazılı açıklamada, 20 Temmuz itibariyle ellerindeki delillere göre incelemede bulunduklarını ve 340 sayfalık geçici bir rapor hazırladıklarını anlattı.
         O günkü delillerin ışığında TFF yönetimine kanaat bildirdiklerini, "basına sızan raporun nihai olmadığını" ifade eden Atalay açıklamasında şu bilgileri verdi:
         "Kesinlikle ceza ve yaptırım önerisinde bulunmadık. Sadece o günkü delillerin ışığında Türkiye Futbol Federasyonu yönetimine kanaatimizi bildirdik. İnceleme devam ediyor. Kesin rapor henüz hazırlanmadı. 20 Temmuz'dan sonra yeni delillere ulaşıldı, soruşturmada gizlilik de kalktı.
         Biz o raporu hazırlarken, savunma hakkını bile yerine getiremedik, çünkü gizlilik vardı, kimseyle görüşme şansımız yoktu. Şimdi savunmaları da alacağız ve yeni rapor yazacağız. Bu raporda kanaatimiz değişebilir. Yönetim de yeni raporu dikkate alıp, delillere ve vicdani kanaatine göre karar verecek."
         "TV'lerde bilinçsizce yorum yapılıyor"
         Atalay, bu konuya ilişkin olarak TV programlarında bilinçsizce yorumlar yapıldığını kaydederek, "Hukuki bilgisi olmayan kişiler, izleyicilerin karşısına çıkıp gereksiz, zamansız ve yersiz konuşuyor. Rapor sanki kesinmiş gibi bilinçsizce yargıda bulunuluyor. Soruşturmanın devam ettiğinden nedense bahsedilmiyor. Herkes şunu iyi bilmeli, bu rapor nihai değildir. Ceza ve yaptırım önerisi de yoktur. Yorum yapılırken bu hususa dikkat edilsin" ifadelerini
 kulandı.
         "Kimin sızdırdığını biliyoruz"
         Prof. Dr. Oğuz Atalay, "raporu basına kimin sızdırdığını bildiklerini" ama şu an bu konuda açıklamaya yapmayacağını ifade etti.
         Atalay, "Rapor kesinlikle federasyondan sızdırılmadı. Bu konuda eminiz. 340 sayfalık rapor, kozmik odamızdaki kasada tutuluyor. Ne dışarı çıkarıldı ne de kopyalandı. Zaten raporun tamamı ele geçirilmedi, 38 sayfalık özet bölümü gazetelerde yer aldı. Nasıl ve kim tarafından sızdırıldığına ilişkin ciddi tespitlerimiz var" şeklinde bilgi verdi.
Basına sızan o rapor
SABAH gazetesinde dün yayınlanan raporda Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın 5 maçta şike, 1 maçta teşvik primi, 5 maçta teşvik primi teşebbüsü ve 1 maçta da şike teşebbüsü faaliyetlerinde bulunduğu, Trabzon Başkanı Sadri Şener ve Nevzat Şakar'la ilgili ise delil olmadığı ileri sürülüyor.
Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Oğuz Atalay'ın imzasıyla hazırlanan raporda, ayrıca İlhan Ekşioğlu, Mecnun Odyakmaz, Ahmet Çelebi, Bülent İşcen, Abdullah Başak, Yusuf Turanlı, Korcan Çelikay, Fatih Akbaba, Tamer Yelkovan'ın şike yaptığının tespit edildiği yazıyor.
İŞTE O MAÇLAR
Şike yapılanlar
G.BİRLİĞİ-FENERBAHÇE: 2-4
ESKİŞEHİR-FENERBAHÇE: 1-3
FENERBAHÇE-İST.BŞB.: 2-0
FENERBAHÇE-ANKARAGÜCÜ: 6-0
SİVASSPOR-FENERBAHÇE: 3-4
Teşvik primi
MANİSA-TRABZONSPOR: 1-2
BURSASPOR-İST.BŞB.: 1-1
G.BİRLİĞİ-TRABZONSPOR: 1-2
TRABZONSPOR-BURSASPOR: 1-0
ESKİŞEHİRSPOR-TRABZONSPOR: 0-0
TRABZONSPOR-İST.BŞB.: 3-1
Şike teşebbüsü
BUCASPOR-FENERBAHÇE: 3-5
KARABÜK-FENERBAHÇE: 0-1
FENERBAHÇE-ANKARAGÜCÜ: 6-0
Beşiktaş şike yapmadı
Etik Kurulu'nun raporunda Beşiktaş'ın herhangi bir şike olayına karışmadığı bildiriliyor. Raporda, siyah-beyazlıların İstanbul BŞB. ile oynadığı Ziraat Türkiye Kupası final maçında (6-5 Beşiktaş'ın galibiyetiyle bitmişti) Serdar Adalı, Tayfur Havutçu, Cengiz Zülfikaroğlu, Ahmet Ateş ve İbrahim Akın'ın şike yapmadığı dile getiriliyor.

continue reading

JAN29

Kayınbiraderi ve eniştesinin tecavüzüne uğradı

DOĞANYURT (Kastamonu), (DHA)
KASTAMONU'nun Doğanyurt İlçesi'ne bağlı Baldıran Köyü'nde kardeşinin eşine tecavüz ettiği iddiasıyla İnebolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuklu yargılanan 34 yaşındaki H.Ö., 18 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Karar duruşmasında ifade veren tecavüze uğrayan 22 yaşınndaki F.Ö., kendisine daha önce de kız kardeşinin eşi 26 yaşındaki A.A.'nın tecavüz ettiğini söyledi. F.Ö.'nün 2 yaşındaki kızının babasının da eniştesi A.A. olduğu Adli Tıp raporuyla ortaya çıktı. Enişte A.A. tutuklandı.
Doğanyurt'a bağlı Baldıran Köyünde A.Ö. ile evli olan F.Ö., iddiaya göre 2009 yılında kayınbiraderi H.Ö.'nün tecavüzüne uğradı. Vücudunda darp izlerine rastlanan F.Ö.'nün şikayeti üzerine tutuklanan H.Ö. hakkında İnebolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Mahkemenin karar duruşmasında son sözleri sorulan F.Ö., kendisine 2008 yılında da kız kardeşinin eşi A.A.'nın tecavüz ettiğini söyledi.
H.Ö.'nün 18.5 yıla mahkum olduğu duruşmada bugüne kadar kız kardeşinin üzülmemesi için sustuğunu söyleyen F.Ö.'nün şikayeti üzerine enişte A.A. da tutuklanarak İnebolu M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na gönderildi.
İki çocuğu bulunan F.Ö.'nün 2 yaşındaki kızının babasının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu'na DNA örneği gönderildi. Adli Tıp Kurumu'ndan gelen raporda, küçük kızın babasının F.Ö.'ye tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklanan A.A. olduğu anlaşıldı. A.A. ile ilgili soruşturma sürüyor

continue reading

JAN29

Fenerbahçe'den rapor açıklaması

Sarı-lacivertli kulüp, basında Etik Kurulu Raporu'ndan alıntılar şeklinde verilen haberlere tepki gösterdi.

14:58 | 21 Aralık 2011
Fenerbahçeden rapor açıklaması
Kulübün resmi internet sitesinde yer alan açıklama şöyle:

"Bazı basın-yayın organlarında, Türkiye Futbol Federasyonu Etik Kurulu Raporu'ndan alıntılar olduğu iddia olunan bir takım ifadeler yer almış; Kulübümüz, bu ifadelerle 'yegâne suçlu' ilan edilmeye çalışılmıştır.
Bu haberlerin, Fenerbahçe'ye karşı maksatlı ve kötü niyetli karalama aracı olarak kullanan odakların, kulübümüzü suçlu ilan etmeye yönelik süregelen çabaları çerçevesinde yeni bir spekülasyonundan başka bir şey olmadığı ve hiçbir hukuki değeri bulunmadığı bilinmelidir; Çünkü:
1) Her şeyden önce, soruşturmanın geldiği nokta itibarıyla, ortada geçerli bir Etik Kurulu Raporu'nun bulunmadığı bilinmelidir.
İddianamenin yetkili mahkeme tarafından kabulü ile birlikte dosya üzerindeki gizliliğin kalktığı, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından iddianamenin tüm ekleri ile birlikte istenildiği, Etik Kurulu'nun bu yeni ve güncel veriler üzerinden değerlendirme yapıp nihai raporunu hazırlayacak olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Etik Kurulu Raporu diye kamuoyuna lanse ettirilmeye çalışılan metnin içeriği ne olursa olsun, şu an itibarıyla hiçbir hukuki değeri olmayan bir vesika olduğu bilinmelidir.
2) Gözden kaçırılmaması gereken bir başka gerçek ise, TFF'nin resmi açıklamalarında bildirdiği ve olayların gelişiminden anlaşılan bir takım hususlardır. Bunları sıralamak gerekirse:
i. Habere konu edilen, sözde Etik Kurulu Raporu'na dayanak oluşturan bilgi ve belgelerin, Kurul'a 22 Temmuz 2011 itibarıyla iletilen verilerle sınırlı olduğu,
ii. Soruşturma dosyasından hangi takımlarla ilgili hangi evrakların verileceği konusunda tek seçicinin savcılık olduğu ve Etik Kurulu'na dosyanın tümünü görüp istediği belgeleri temin etmesi konusunda bir imkan sağlanmadığı,
iii. Belgelerin, Kurul'a iletilme tarihi olan 22 Temmuz 2011'den sonra soruşturma kapsamında pek çok gelişmenin olduğu ancak bunların temini için Etik Kurulu'nun savcılığa başvurup 22 Temmuz 2011'den sonra dosya kapsamında oluşan gelişmelere dair talepte bulunmasına rağmen savcılık tarafından bu ek ifadelerin Kurul'a verilmediği,
hususları tüm gerçekliğiyle görülmekteyken; kulübümüzü, yargısız infazla suçlu ilan etmeye kalkmak insafsızlıktır.
3) Kaldı ki, TFF Etik Kurulu Başkanı, henüz birkaç gün önce katıldığı bir panelde, ilgili raporu 26 klasör üzerinden hazırladıklarını belirtmiş; iddianamenin düzenlenmesine temel teşkil eden delillerin kurula daha önce sevk edilen evrakın 3 katı kadar olduğuna dikkat çekmiştir. Yine aynı toplantıda Etik Kurulu Başkanı kişilerin ifadesinin alınmasının gerekliliği ve bu yapılmadan oluşturulacak kanaatin eksik olabileceğine de, haklı olarak vurgu yapmıştır.
Buradan da anlaşıldığı üzere, TFF Başkanlığı'na sunulan ilgili rapor ciddi manada eksiktir. Rapor, mutlaka, iddianamenin tümünün ve eklerinin temini ile geçerli bir rapor haline getirildikten ve tüm savunmalar alındıktan sonra yorum ve değerlendirmeler yapılmalıdır.
4) Basına yansıyan Etik Kurulu Raporu'nun, iddianamenin tüm verileri üzerinden değerlendirme içermediği için hiçbir hukuki geçerliliği olmasa da, basında yer alan haberler incelendiğinde bir takım sorular akla getirmektedir:
i. Etik Kurulu'nun yazılı talebine karşılık, savcılık tarafından 22 Temmuz 2011'den sonra soruşturma ile ilgili ortaya çıkan güncel gelişmeler (bilhassa ek ifadeler) neden Kurul ile paylaşılmamıştır?
ii. Soruşturmanın tüm ekleri üzerinden değerlendirme yapan Savcılık, bulguları neticesinde 8 takıma iddianamesinde yer verirken, ilgili Etik Kurulu Raporu nasıl olur da sadece Fenerbahçe'yi suçlu gösterir nitelikte kurgulanmış olabilir?
iii. Etik Kurulu üyeleri, gerçekleştirdikleri faaliyet bir disiplin yargılaması olmasa dahi, nasıl oluyor da savunma almadan kanaat oluşturabilir?
Unutulmamalıdır ki; iddianamede sadece kulübümüzün adı geçmemekte; 8 ayrı kulüp daha iddianamede yer almaktadır.
Yargılamanın ana ilkelerinden olan masumiyet karinesini, biz sağduyulu ve aklıselim bir camia olarak başta cezaevinde bulunan yöneticilerimiz ve kulübümüz ama aynı zamanda soruşturma kapsamındaki her kişi ve kulüp için talep ediyoruz.
Buna karşın, hukuka saygılı tavrımızı bir zaaf olarak değerlendirmeye çalışan ve spekülasyon peşinde koşan sözde habercilerle, bu halden istifade etmeye çalışan entelektüel gelişimini tamamlayamamış mihrakları hukuka ve yasal süreçlere saygıya davet ediyoruz."

continue reading

JAN29

İlk yarının lideri belli oluyor!

-MEDİCAL PARK ANTALYASPOR - FENERBAHÇE
Ligde 34 maçlık bölümün ilk devresini 3 puanla noktalamak isteyen Fenerbahçe, Antalya deplasmanında 3 puan arayacak.

Ligin 7-14. haftaları arasında özellikle deplasman maçlarında aldığı beraberlikler ve yenilgilerle puanlar kaybeden Fenerbahçe, uzun bir aradan sonra rakip sahada Bursaspor, iç sahada da Trabzonspor karşısında aldığı üst üste galibiyetlerle yaşadığı sevinci, Antalya deplasmanında da sürdürmek istiyor ve aynı puanda olduğu Galatasaray'ın puan kaybında devre arasına lider girmek istiyor.

Mardan Antalyaspor Stadı'nda saat 18.00'de başlayacak Medical Park Antalyaspor-Fenerbahçe mücadelesini hakem Yunus Yıldırım yönetecek.

-Gökhan, Emre ve Ziegler ceza sınırında-
Fenerbahçe'de Medical Park Antalyaspor maçı öncesi Gökhan Gönül, Emre Belözoğlu ve Ziegler sarı kart ceza sınırında bulunuyor.

Ligde 3'er kartı bulunan Gökhan Gönül, Emre Belözoğlu ve Ziegler, forma giyip sarı kart görürlerse, cezalı duruma düşecekler.

-GALATASARAY - MANİSASPOR
Spor Toto Süper Lig'de ilk yarının son maçında Manisaspor ile sahasında karşılaşacak olan Galatasaray, rakibini mağlup ederek galibiyet serisini sürdürmeyi ve devre arasına lider girmeyi hedefliyor.

Ligde son oynadığı 5 maçtan zaferle ayrılan sarı-kırmızılılar, Manisaspor'u da yenerek seriyi 6 maça çıkarmanın hesaplarını yapıyor.

Ligde en son 11. haftada Beşiktaş ile deplasmanda oynanan derbi karşılaşmada 0-0 berabere kalarak puan kaybı yaşayan Galatasaray, bu maçın ardından Sivasspor'u 2-1, Gençlerbirliği'ni 1-0, Fenerbahçe'yi 3-1, Trabzonspor'u 3-0 ve Orduspor'u 2-0 mağlup etmeyi başardı.

-Özgür Yankaya yönetecek-
Galatasaray ile Manisaspor arasında saat 20.30'da Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'da oynanacak karşılaşmayı, Özgür Yankaya yönetecek. Karşılaşma Lig TV'den naklen yayınlanacak. Sarı-kırmızılı ekipte Semih Kaya kart cezası, Yekta Kurtuluş ile Sabri Sarıoğlu da sakatlıkları nedeniyle karşılaşmada forma giyemeyecek. Diğer yandan, Galatasaray'da kart cezası sınırında olan Melo ile Kazım Kazım, Manisaspor maçında sarı kart görmeleri halinde, ikinci yarının ilk maçındaki İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşısında oynayamayacak.

continue reading

JAN29

İşte FIFA Dünya Sıralaması !

 

Sıralamaya göre ilk 10 sırada bir değişiklik olmazken Türkiye, 769 puanla yine 28. sırada yer aldı.

Listedeki ilk 30 ülke ve puanları şöyle:
1- İspanya 1564
2- Hollanda 1365
3- Almanya 1345
4- Uruguay 1309
5- İngiltere 1173
6- Brezilya 1143
7- Portekiz 1100
8- Hırvatistan 1091
9- İtalya 1082
10- Arjantin 1067
11- Danimarka 1035
12- Rusya 971
13- Şili 970
14- Yunanistan 964
15- Fransa 915
16- Fildişi Kıyısı 912
17- İsviçre 898
18- İsveç 891
19- Japonya 884
20- Bosna Hersek 869
21- Meksika 866
22- İrlanda 864
23- Avustralya 851
24- Paraguay 795
25- Norveç 788
26- Slovenya 780
27- Sırbistan 775
28- TÜRKİYE 769
29- Gana 761
30- Cezayir 758

continue reading

JAN29

''Kanaat değişebilir, süreç henüz bitmedi''

 
 
 

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Etik Kurulu Başkanı ve Gediz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Atalay, futbolda şike iddialarına ilişkin Etik Kurulu'nun hazırladığı raporun ''nihai rapor'' olmadığını, yeni delillere ve alacakları savunmalara göre kesin raporu hazırlayacaklarını, kanaatin değişebileceğini, sürecin henüz bitmediğini bildirdi.

Prof. Dr. Oğuz Atalay, yaptığı yazılı açıklamada, 20 Temmuz itibariyle ellerindeki delillere göre incelemede bulunduklarını ve 340 sayfalık geçici bir rapor hazırladıklarını anlattı.

O günkü delillerin ışığında TFF yönetimine kanaat bildirdiklerini, ''basına sızan raporun nihai olmadığını'' ifade eden Atalay açıklamasında şu bilgileri verdi:
''Kesinlikle ceza ve yaptırım önerisinde bulunmadık. Sadece o günkü delillerin ışığında Türkiye Futbol Federasyonu yönetimine kanaatimizi bildirdik. İnceleme devam ediyor. Kesin rapor henüz hazırlanmadı. 20 Temmuz'dan sonra yeni delillere ulaşıldı, soruşturmada gizlilik de kalktı. Biz o raporu hazırlarken, savunma hakkını bile yerine getiremedik, çünkü gizlilik vardı, kimseyle görüşme şansımız yoktu. Şimdi savunmaları da alacağız ve yeni rapor yazacağız. Bu raporda kanaatimiz değişebilir. Yönetim de yeni raporu dikkate alıp, delillere ve vicdani kanaatine göre karar verecek.''

-''TV'lerde bilinçsizce yorum yapılıyor''
Atalay, bu konuya ilişkin olarak TV programlarında bilinçsizce yorumlar yapıldığını kaydederek, ''Hukuki bilgisi olmayan kişiler, izleyicilerin karşısına çıkıp gereksiz, zamansız ve yersiz konuşuyor. Rapor sanki kesinmiş gibi bilinçsizce yargıda bulunuluyor. Soruşturmanın devam ettiğinden nedense bahsedilmiyor. Herkes şunu iyi bilmeli, bu rapor nihai değildir. Ceza ve yaptırım önerisi de yoktur. Yorum yapılırken bu hususa dikkat edilsin'' ifadelerini kulandı.

-''Kimin sızdırdığını biliyoruz''-
Prof. Dr. Oğuz Atalay, ''raporu basına kimin sızdırdığını bildiklerini'' ama şu an bu konuda açıklamaya yapmayacağını ifade etti.

Atalay, ''Rapor kesinlikle federasyondan sızdırılmadı. Bu konuda eminiz. 340 sayfalık rapor, kozmik odamızdaki kasada tutuluyor. Ne dışarı çıkarıldı ne de kopyalandı. Zaten raporun tamamı ele geçirilmedi, 38 sayfalık özet bölümü gazetelerde yer aldı. Nasıl ve kim tarafından sızdırıldığına ilişkin ciddi tespitlerimiz var'' şeklinde bilgi verdi.

continue reading

JAN29

"Birinciliği hedefliyoruz"

 

2014 Dünya Kupası elemelerinde A Milli Futbol Takımı'nın da yer aldığı (D) Grubu'nun Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da yapılan ikinci fikstür toplantısında anlaşma sağlanamayınca, maç tarihleri noter huzurunda kura çekimiyle belirlendi. Kura çekimine göre Türkiye, ilk maçını 7 Eylül 2012'de Hollanda ile deplasmanda oynayacak.

Kura çekiminden sonra açıklama yapan (A) Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Abdullah Avcı, ilk maçın grubun favorisi Hollanda'yla deplasmanda olmasının avantaj olduğunu söyledi.

Zor bir grupta yer aldıklarını ama birinciliği hedeflediklerini kaydeden Avcı, zaman kaybetmeden çalışmalara başlayacaklarını ifade etti.

''Bizim adımızda inşallah hayırlı olur. Ben iyi bir kura olduğunu düşünüyorum'' diyen Abdullah Avcı, şöyle konuştu:
''Toplantıya girmeden evvel kuraya gidileceği zaten konuşulmuştu. Çünkü, başka türlü anlaşma olmuyordu. Kurada çekildi. Herkes adına hayırlı olsun. Ben iyi bir kura olduğunu düşünüyorum. Grubun favorisi olan Hollanda ile deplasmanda başlamanın bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Konsantrasyon açısından da iyi olacak. Hayırlı bir kura oldu. Bunun değerlendirilmesini daha sonraki aşamalarda yapacağız. Kura çekimi noter huzurunda oldu. Şimdi FIFA'ya bildirilecek. Biz de bunun üzerine çalışmalarımıza başlayacağız. Ben 2005 yılında Avrupa şampiyonasını gençler ile oynarken kura çekiminde vardım. O zaman da ev sahibi ile çekmiştik. Bakalım, hayırlısı.''

Avcı, ''fikstür tarihinin belirlenmesinin bu denli uzun sürmesinin motivasyon bozukluğuna yol açıp açmadığı'' yönündeki bir soruyu cevaplandırırken, ''Bu saatten sonra maçların trafiğine odaklanmak, ona yoğunlaşmak, rakipleri bugünden itibaren mercek altına almak ve onun üzerine çalışmak ilk işimiz olacak. İlk maça Hollanda ile başlamak güzel bence, daha iyi oldu. Son maç yine bizim ülkemizde olacak Hollanda ile. Tabii ki, diğer maçlarda önemli. Bugünden itibaren maçların çalışmalarına başlayacağız'' ifadelerini kullandı.

Hollanda ile birlikte Türkiye'nin kamuoyunda grubun favorisi olarak gösterilmesine karşı çıkan Abdullah Avcı, (D) Grubu'nda yer alan takımların hepsinin güçlü olduğunu vurgulayarak, ''Önemli takımlar var. Romanya'nın her zaman bir standardı vardır. Macaristan bir çıkış halinde. Estonya geçen sene play-off oynadı. Zor bir grup ama bizim de hedeflerimiz var. Birinciliği hedefliyoruz. İnşallah bu gruptan çıkarız'' diye konuştu.

continue reading

JAN29

"Belgeler geldi, nihai rapor hazırlanacak"

 

TFF'nin, FIFA kokartlı Türk hakem Cüneyt Çakır'ın Ukrayna-Polonya ortaklığı ile Haziran 2012'de düzenlenecek 2012 Avrupa Şampiyonası'nda görev yapacak olmasıyla ilgili Conrad Otel'de düzenlediği basın toplantısının ardından, gazetecilerin medyaya yansıyan TFF Etik Kurulu raporuyla ilgili soruları üzerine Aydınlar, ''Etik Kurulu raporu bir ara rapordur. Nihai belgeler bugün federasyonumuza ulaşmıştır. Bu nihai belgeler üzerinden Etik Kurulu tekrar çalışacaktır ve nihai raporunu hazırlayacaktır'' dedi.

Etik Kurulu raporunun bir tavsiye raporu olduğunu kaydeden Mehmet Ali Aydınlar, ''Bildiğiniz gibi aslında Etik Kurulu'nun raporu bir tavsiye raporudur, bir sonuç değildir. Bu raporu şu andaki talimatlara göre değerlendirecek yer TFF Yönetim Kurulu'dur'' diye konuştu.

Aydınlar, ''Esas raporu ne zaman açıklayacaksınız?'' sorusu üzerine ise ''Bugün belgeler geldiği için yarından itibaren Etik Kurulu çalışmalarına başlayacak. Çalışmalarını tamamladığı zaman göreceğiz'' ifadelerini kullandı.

Savunmalarla ilgili soru üzerine de Mehmet Ali Aydınlar, ''Bu süreci hep birlikte izleyeceğiz. Etik Kurulu büyük bir ihtimalle kulüplerden savunma isteyecek. Kişilerle ilgili savunmayı Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu yapacak'' şeklinde konuştu.

Aydınlar, bir gazetecinin, ''58. maddede kulüpler direnirse TFF olarak tavrınız ne olacak? sorusuna ise cevap vermedi.

continue reading

F.Bahçe'den "Etik Kurulu" açıklaması !

JAN29

 

Fenerbahçe'nin resmi inter sitesinden yapılan açıklama şöyle:
"Bazı basın-yayın organlarında, Türkiye Futbol Federasyonu Etik Kurulu Raporu'ndan alıntılar olduğu iddia olunan birtakım ifadeler yer almış; Kulübümüz, bu ifadelerle 'yegâne suçlu' ilan edilmeye çalışılmıştır.

Bu haberlerin, Fenerbahçe'mize karşı maksatlı ve kötü niyetli karalama aracı olarak kullanan odakların, kulübümüzü suçlu ilan etmeye yönelik süregelen çabaları çerçevesinde yeni bir spekülasyonundan başka bir şey olmadığı ve hiçbir hukuki değeri bulunmadığı bilinmelidir; Çünkü:

1) Her şeyden önce, soruşturmanın geldiği nokta itibarıyla, ortada geçerli bir Etik Kurulu Raporu'nun bulunmadığı bilinmelidir.

İddianamenin yetkili mahkeme tarafından kabulü ile birlikte dosya üzerindeki gizliliğin kalktığı, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından iddianamenin tüm ekleri ile birlikte istenildiği, Etik Kurulu'nun bu yeni ve güncel veriler üzerinden değerlendirme yapıp nihai raporunu hazırlayacak olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Etik Kurulu Raporu diye kamuoyuna lanse ettirilmeye çalışılan metnin içeriği ne olursa olsun, şu an itibarıyla hiçbir hukuki değeri olmayan bir vesika olduğu bilinmelidir.

2) Gözden kaçırılmaması gereken bir başka gerçek ise, TFF'nin resmi açıklamalarında bildirdiği ve olayların gelişiminden anlaşılan bir takım hususlardır. Bunları sıralamak gerekirse:

i. Habere konu edilen, sözde Etik Kurulu Raporu'na dayanak oluşturan bilgi ve belgelerin, Kurul'a 22 Temmuz 2011 itibarıyla iletilen verilerle sınırlı olduğu,

ii. Soruşturma dosyasından hangi takımlarla ilgili hangi evrakların verileceği konusunda tek seçicinin savcılık olduğu ve Etik Kurulu'na dosyanın tümünü görüp istediği belgeleri temin etmesi konusunda bir imkan sağlanmadığı,

iii. Belgelerin, Kurul'a iletilme tarihi olan 22 Temmuz 2011'den sonra soruşturma kapsamında pek çok gelişmenin olduğu ancak bunların temini için Etik Kurulu'nun savcılığa başvurup 22 Temmuz 2011'den sonra dosya kapsamında oluşan gelişmelere dair talepte bulunmasına rağmen savcılık tarafından bu ek ifadelerin Kurul'a verilmediği, hususları tüm gerçekliğiyle görülmekteyken; kulübümüzü, yargısız infazla suçlu ilan etmeye kalkmak insafsızlıktır.

3) Kaldı ki, TFF Etik Kurulu Başkanı, henüz birkaç gün önce katıldığı bir panelde, ilgili raporu 26 klasör üzerinden hazırladıklarını belirtmiş; iddianamenin düzenlenmesine temel teşkil eden delillerin kurula daha önce sevk edilen evrakın 3 katı kadar olduğuna dikkat çekmiştir. Yine aynı toplantıda Etik Kurulu Başkanı kişilerin ifadesinin alınmasının gerekliliği ve bu yapılmadan oluşturulacak kanaatin eksik olabileceğine de, haklı olarak vurgu yapmıştır.

Buradan da anlaşıldığı üzere, TFF Başkanlığı'na sunulan ilgili rapor ciddi manada eksiktir. Rapor, mutlaka, iddianamenin tümünün ve eklerinin temini ile geçerli bir rapor haline getirildikten ve tüm savunmalar alındıktan sonra yorum ve değerlendirmeler yapılmalıdır.

4) Basına yansıyan Etik Kurulu Raporu'nun, iddianamenin tüm verileri üzerinden değerlendirme içermediği için hiçbir hukuki geçerliliği olmasa da, basında yer alan haberler incelendiğinde bir takım sorular akla getirmektedir:

i. Etik Kurulu'nun yazılı talebine karşılık, savcılık tarafından 22 Temmuz 2011'den sonra soruşturma ile ilgili ortaya çıkan güncel gelişmeler (bilhassa ek ifadeler) neden Kurul ile paylaşılmamıştır?

ii. Soruşturmanın tüm ekleri üzerinden değerlendirme yapan Savcılık, bulguları neticesinde 8 takıma iddianamesinde yer verirken, ilgili Etik Kurulu Raporu nasıl olur da sadece Fenerbahçe'yi suçlu gösterir nitelikte kurgulanmış olabilir?

iii. Etik Kurulu üyeleri, gerçekleştirdikleri faaliyet bir disiplin yargılaması olmasa dahi, nasıl oluyor da savunma almadan kanaat oluşturabilir?

Unutulmamalıdır ki; iddianamede sadece kulübümüzün adı geçmemekte; 8 ayrı kulüp daha iddianamede yer almaktadır.

Yargılamanın ana ilkelerinden olan masumiyet karinesini, biz sağduyulu ve aklıselim bir camia olarak başta cezaevinde bulunan yöneticilerimiz ve kulübümüz ama aynı zamanda soruşturma kapsamındaki her kişi ve kulüp için talep ediyoruz.

Buna karşın, hukuka saygılı tavrımızı bir zaaf olarak değerlendirmeye çalışan ve spekülasyon peşinde koşan sözde habercilerle, bu halden istifade etmeye çalışan entelektüel gelişimini tamamlayamamış mihrakları hukuka ve yasal süreçlere saygıya davet ediyoruz."

continue reading

“ZEKİ SAYAR VE ARKİTEKT” SEMPOZYUMU YAPILDI, SERGİSİ İSTANBUL’DA DEVAM EDİYOR

JAN29

Mimarlar Odası'nın Türkiye'nin mimarlık kültürüne katkıda bulunmuş ve hayatta olmayan mimarların anısını yaşatmak üzere düzenlediği Anma Programı, 2010-2012 dönemi için Zeki Sayar'ı konu edinmekte. "Tasarlamak. Örgütlemek. Belgelemek" üst başlığı altında oluşturulan program çerçevesinde planlanan sempozyum, mimarın yaşamı ve üretimini, özellikle de Arkitekt dergisi çerçevesinde edindiği, Türkiye'de mimarlığın modern anlamda profesyonelleşmesi ve modern mimarlık üretiminin belgelenmesi adına sahip olduğu özellikli konumu sunan serginin açılışı ile birlikte, 9-10 Aralık 2011 tarihinde Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi'nde gerçekleştirildi.

continue reading

12 Aralık 2011 Pazartesi

9 Aralık 2011 Cuma

İSTANBUL SERBEST MİMARLAR DERNEĞİ

JAN29


İstanbul Serbest Mimarlar Derneği 1985 yılında Ankara'da kurulmuş olan Türk Serbest Mimarlar Derneği'ne (TSMD) paralel bir kardeş dernek olarak 2003 yılında İstanbul'da kuruldu. Bu oluşumu, İzmir Serbest Mimarlar Derneği'nin kurulması izledi.

Bu 3 dernek hedef olarak, ileride kurulacak başka bölgesel Serbest Mimarlar Dernekleri ile bir Birlik çatısı altında buluşmayı ve böylece ülke çapında etkin ve güçlü bir Sivil Toplum Kuruluşunu yaşama geçirmeyi öngörüyor.
TMMOB Mimarlar Odası üyesi serbest mimarların bu yerel kurumsal yapılanma ile;
- Küreselleşen Dünya ve Avrupa Birliği ile ilişkiler düzlemindeki "Temsilinde" daha etkin olabileceği,
- Merkezi ve yerel yönetimlerin karar verme süreçlerine, taraf olarak "Katkıda bulunabileceği",
- Kamuoyu ve medya ile ilişkilerde daha yaygın bir "İletişim kurabileceği", öngörülüyor.

İSTANBULSMD'NİN KURULUŞUNU TANIMLAYAN KAVRAM VE İLKELER ŞÖYLEDİR:

MİMARLIK:
İnsan ve toplumun gereksinmeleri için, ulusal ve evrensel kültür bağlamında mekansâl çözümler üretme amacına dönük olarak, düşünceyi tasarıma, tasarımı yapılı biçime ve yapılı çevreye dönüştürme sürecidir.

SERBEST MİMARLIK:
Mesleki etkinliğini kendi sorumluluğu altında ve bağımsız olarak; Etik, Niteliklilik, Çağdaşlık, Sorumluluk ilkeleri ile sürdürmektir.

İSTANBUL:
Bugün İstanbul, nüfus yoğunluğu ve çeşitliliği, kültürel birikimi, ekonomisi, dinamizmi, karmaşıklığı, yapılaşması ile küresel bir metropoldür.
Ülkemizdeki mimarların, mimarlık okullarının, öğrencilerinin, öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu da bu metropoldedir.
Aynı zamanda büyük bir yapılaşma talebi, buna koşut olarak sürekli, esnek, yaratıcı çözümler öneren planlama, çevre düzenleme, projelendirme gereksinmesi de vardır İstanbul'un.

İstanbul küreselleşen ilişkiler sistemi içinde Türkiye'nin dış dünya ile kurduğu ve artarak kuracağı ilişkilerde de her anlamda ön cephede yer almaktadır.

MESLEK ETİK'İ (MESLEKİ AHLAK VE DAVRANIŞ İLKELERİ):
İstanbul Serbest Mimarlar Derneği'nin üyeleri, mesleki ilişkileri ve etkinlikleri sürecinde; mesleğin kabul görmüş evrensel etik kuralları çerçevesinde davranmayı taahhüt ederler.

continue reading

JAN29

İstanbul Serbest Mimarlar Derneği 1987 yılında Ankara'da kurulmuş olan Türk Serbest Mimarlar Derneği'ne (TSMD) paralel bir kardeş dernek olarak 2003 yılında İstanbul'da kuruldu. Bu oluşumu, İzmir Serbest Mimarlar Derneği'nin kurulması izledi.  
Bu 3 dernek hedef olarak, ileride kurulacak başka bölgesel Serbest Mimarlar Dernekleri ile bir Birlik çatısı altında buluşmayı ve böylece ülke çapında etkin ve güçlü bir Sivil Toplum Kuruluşunu yaşama geçirmeyi öngörüyor.

continue reading

JAN29

MMG Van Depremi Raporu
23 Ekim 2011 tarihinde yaşadığımız Van Depremi bizleri yaşanan acı tecrübelerden ders almadığımız gerçeği ile karşı karşıya getirmiştir. Mimar ve Mühendisler Grubu olarak (mesleki formasyonumuz gereği) yıkılan ve hasar gören binalardaki teknik eksikliklere ve çarpık şehirleşmeye yoğunlaşarak dikkatleri depremde can ve mal kaybını en aza indirecek binalar yapma ve insan ölçekli yaşanabilir yeni şehirler kurma konusuna çekmeye çalıştık.

MMG Bursa Şubesi Bizbize Konuşmalar: Doç. Dr. Mehmet İhsan Karamangil
Mimar ve Mühendisler Grubu Bursa Şubesi tarafından düzenlenen bizbize toplantılarının geçtiğimiz haftaki konuğu, Uludağ Üniversitesi Otomotiv Mühendisliği Bölümü  Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet İhsan Karamangil oldu. Elektrikli ve hibrit araçlar ile ilgili bir sunum yapan Karamangil, elektrikli araçların yaygınlaşmamasının sebebi batarya maliyetlerinin fazla olması ve batarya ömürlerini az olması olarak belirtti.

MMG Bursa Şubesi Kahvaltılı Toplantı: Dr. Ahmet KAPLAN
Mimar ve Mühendisler Grubu Bursa Şubesi tarafından düzenlenen aylık kahvaltılı toplantıların Kasım Ayı konuğu Turksat Genel Müdür Yardımcısı Dr.Ahmet Kaplan oldu. Kaplan, e-Devlet ve ülkemizin bilişim üzerine yaptığı projeler hakkında bir sunum yaptı. Sunumda konuşan Dr.Ahmet Kaplan; ``E-Devlet sadece Türksat'ın değil, tüm Türkiye'nin projesidir.``

Mehmet Tayfur DOĞAN ``Gerçekleşemeyen Hayal Memlekette Otomobil``
Mimar ve Mühendisler Grubu tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen ''Bizbize Konuşmalar''ın bu haftaki konuğu THY AO Eğitim, Koordinasyon ve Dokümantasyon Müdürü Mehmet Tayfur Doğan oldu. Konuşmasına Türkiye'de otomobil yapmanın tutku olduğunu ve gerçekleşemeyen bir maceraya dönüştüğünü söyleyerek başlayan Doğan; ``1929 yılında başlayan memlekette otomobil macerası bir türlü hayata geçirilememiştir. Yol belgesi alamadığı için bir çok proje asfalta çıkamadan rafa kaldırılmıştır.`` dedi.

Mimar ve Mühendisler Grubu`ndan Kıbrıs Çıkarması
Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Yönetimi, Kıbrıs`ın sıcak gündeminde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu.  Başbakan İrsen Küçük, Türkiye Büyükelçisi Halil İbrahim Akça ve Din İşleri Başkanı Doç. Dr. Talip Atalay`a destek ziyaretinde bulundular.

``Şehirlerimizin Geleceği Tehditler ve Fırsatlar`` Sempozyumu Gerçekleştirildi.
Mimar ve Mühendisler Grubu tarafından Üsküdar Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen , `Şehirlerimizin Geleceği, Tehditler ve Fırsatlar` sempozyumunda Şehir ve İnsan için yapılan tespitler, sorunlar ve çözümlerle  ilgili önemli değerlendirmelerde bulunuldu. Çok sayıda davetlinin katılımıyla Bağlarbaşı Kültür Merkezi`nde gerçekleştirilen sempozyumun açılışında bir konuşma yapan M MG Genel Başkanı Avni Çebi kentsel dönüşümden veya imar planlarında yapılan değişikliklerinden oluşan rantın, kesinlikle kamuya aktarılacağı adil bir paylaşım sisteminin geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Bizbize Konuşmalar: Konya`nın Yeraltısuları, Tahir Nalbantçılar
Mimar ve Mühendisler Grubu Konya Şubesi tarafından Keleşoğlu Kültür Merkezinde düzenlenen Bizbize konuşmalarına Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Tahir Nalbantçılar konuk oldu. Nalbantçılar konuşmasında Konya merkez yeraltı sularının kirlilik durumu hakkında bilgi verdi.

Murat Kalsın: ``İstanbul`a Uygun Olmayan Kentsel Dönüşüm Uygulanamaz``
Mimar ve Mühendisler Grubu tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen ''Bizbize Konuşmalar''ın bu haftaki konuğu MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı ve MMG 3. Dönem Genel Başkanı Murat Kalsın oldu. Sohbette konuşan Kalsın, İstanbul için düşünülen Kentsel Dönüşüm planlarının bölgesel düşünülemeyeceğini belirterek; ''Geleneksel Türk Mimarisine uygun, yaşanabilir projeleri hayata geçirmek gerekir. Bu aşamada MMG olarak sizlere büyük görev düşmektedir.'' dedi. 

MMG İzmir Şubesi: Ney Kursu Çalışmaları Başladı
MMG İzmir Şubesi tarafından organize edilen ve Neyzen Mehmet KAYALI gözetiminde ilk çalışmalarına başlamıştır. Yapılan ney dersleri katılımcı kursiyerlerin genel seviyelerine bakılarak ilerlemektedir.

MMG İzmir Şube: `Liderlik Eğitimi` Ziya Baran
MMG İzmir Şubemizde bu hafta Bizbize Konuşmalar da Eğitimci-Yazar Ziya Baran 'ın konuk olduğu ''Liderlik Eğitimi'' konulu seminer gerçekleştirilmiştir. Lider Kimdir? Nasıl olmalıdır? Sorularına yanıt veren Baran, ayrıca hafıza teknikleri uzmanı olarak bu konu ile ilgili kısa bir gösteri de yapmıştır.

continue reading

JAN29

TSMD ANITKABİR TÖRENİ

02-11-2011 02-11-2011

continue reading

8 Aralık 2011 Perşembe

MİMARLAR ODASI VAN DEPREM BÖLGESİ DEĞERLENDİRME RAPORU

JAN29

23 Ekim 2011 Van Depremi Hakkında Teknik Rapor

Van Depremi Raporu
23.10.2011 Pazar günü, öğle saatlerinde merkez üssü Van'a bağlı Tabanlı Köyü olan ve rihter ölçeğine göre 7,2 büyüklüğünde bir deprem, başta Van il merkezi olmak üzere, Erciş ilçesi ve ilçeye bağlı birçok yerleşim merkezinde yüzlerce binayı yerle bir etmiş ve yapılan resmi açıklamalara göre 604 yurttaşımız hayatını yitirmiştir. Kayıpların artmasından endişe duyulmaktadır.

Ancak aradan 12 yıl geçmesine karşın henüz etkilerini silemediğimiz 17 Ağustos 1999 depreminin hemen ardından yaşadığımız 12 Kasım 1999 Düzce depremini tekrar yaşatırcasına; Van bölgemiz 9 Kasım 2011 de 5,6 büyüklüğünde bir depremle tekrar sarsılmış ve bu depremde 40 insanımız daha yaşamını kaybetmiş bulunmaktadır.
Yaşadığımız her felakette inanılmaz bir özveri ve gayretle ülkemizin ve dünyanın her yerinden gelerek çalışan değerli yardım ekipleri ve basın emekçilerimiz de canlarını yitirenler arasında yer almaktadır.
TMMOB Mimarlar Odası olarak bilim, teknik ve etik dışı uygulamalar nedeniyle yaşanan bu acı kayıplar için tüm halkımıza ve dost dünya insanlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar, bu zor şartlarda hayata tutunmaya çalışan yurttaşlarımıza ise sabır ve güç diliyoruz.
Ancak yaşanan depremler sonrasında hep birlikte tanık olduğumuz süreç; bugüne değin eleştirdiğimiz sadece deprem sonrasına hazırlığı öngören yara sarma politikalarımızın bile iflas ettiğini göstermektedir.
Bugün 1999 depremini milat ilan ederek meslek odalarının yıllardır bıkmadan usanmadan yaptıkları uyarıları göz ardı eden ve 12 yıldır her türlü felaketi kendi ekonomik ve politik programları doğrultusunda fırsata çevirmeye çalışan kimi yetkililer, Van depremini de "yeni bir milat" ilan ederek sorumluluktan kurtulmanın peşinde koşmaktadır.
TMMOB'ye bağlı ilgili meslek odalarının mesleki ve kamusal sorumluluğu olan afet yönetimi ve hasar tespitleri konusunda ki yardımlarını kabul etmeyen, uyarılarını dikkate almayan ve yaklaşık üç günde bölgedeki ön hasar tespitlerin tamamlandığını bildiren yetkililer kendi sorumluluklarını unutup cinayet niteliğinde ki yeni yıkımlarına sorumlu aramaya çıkmışlardır.
Van, Erciş ve köylerinde barınma ihtiyacı olan insan sayısı tahmin edilenlerin çok üstündedir ve bu amansız kış şartlarında hala çadır kuyruklarında bekleyen çok sayıda insanımız bulunmaktadır. Çadır bulabilenler ise çok zor geçen kış koşullarına dayanıklı ve yeterli donanıma sahip olmayan çadır alanlarında yeni bir afeti yaşamaktadırlar.
Bölgede halen devam eden deprem koşulları, kentsel ve kırsal yapı stokunun aldığı orta ve ağır dereceli hasarlar ve iklim koşulları nedeniyle ortak yemekhane, sağlık ocağı, mobil tuvalet, banyo gibi donanımları olan geçici barınma alanlarına acil ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi takdirde özellikle yaşlı ve çocuk ölümlerinin ve salgın hastalıkların önüne geçmek imkânsız hale gelecektir.
Bu konuda "varsa" bölgedeki sağlam kamu yapıları kış şartlarına dayanıklı konteynırlar, prefabrik konut ve şantiye binaları vb. dahil olmak üzere kullanılmalı ve bu konuda özel sektör imkanları da seferber edilmelidir. Gerektiğinde ise bir dil sürçmesi olduğunu düşündüğümüz "güç sınamak" tan ve siyasi hassasiyetlerden derhal vazgeçilerek uluslar arası yardım istenmelidir. Geçici barınma alanlarının yer seçimi ve teşkilinde ise gerekli teknik standartlara uyulmalıdır
Bu somut ve acil ihtiyaca rağmen Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) geçici barınma amacıyla da yeteri kadar konteynerin üretimi için çalışmalara başlanmış olduğunu depremden 23 gün sonra 12 Kasım 2011 günü yinelemekle kalmıştır.
Yurttaşlarımızın çoğunun ekonomik koşullarının ev kiralamaya dahi uygun olmadığı ve çoğunlukla da hayvancılık ve tarımla geçinen bölgede yeterli olanağa sahip olanlar kenti terk etmektedir. Kalanların ise yaşadıkları bölgelerden uzak illerdeki yazlık konutlara ve veya otellere yerleştirilmesi geçici barınma sorunu çözmekten uzak ve gerçekçi bulunmamaktadır. Ayrıca Aralık ayında okulların açılacağı ve 800 öğretmenin göreve başlayacağı bildirilmektedir.
Ancak bunun gerçekleşebilmesi için özellikle okul, yurt, lojman gibi yapılarının ve hastanelerin incelenip gerekiyorsa güçlendirilerek güvenceli bir şekilde hizmete sunulması ve/veya kış koşullarına dayanıklı ve donanımlı, çok amaçlı kullanılabilecek barınaklar gerekmektedir.

Bu konuda Van Valiliğince 28.Ekim 2011 Cuma günü saat 23.52 itibariyle kamuoyuna yapılan açıklamada; Van merkezinde bulunan kamu yapılarının hasar tespitlerine ilişkin olarak Vilayet Binası, Askeri ve Emniyet Müdürlüğüne ait binalar ve lojmanlar, Savcılık ve Adalet Bakanlığına bağlı lojman binaları ve bazı hastaneler, alış merkezleri dahil olmak toplam 112 binadan 34 binanın hasarlı oturulamaz 23 binanın ise hasarlı-oturulabilir olduğu belirtilmiştir. Bu tespitlerde okullar ve yıkılan otel binaları yer almamaktadır. Ayrıca bütün hasar tespitlerinde kullanılan hasarlı ancak oturulabilir ifadesi de dikkat çekicidir.

Bölgede yapılan incelemelerde bu tespitlerin dahi gerçek durumu yansıtmadığı ve yeterli olamadığı görülmektedir. Milat kabul edilen 1999 depremlerinden bu yana 12 yıl geçmiş olmasına rağmen deprem riski taşıyan bölgeler başta olmak üzere ülke bütününde kamu yapıları dahil olmak üzere herhangi bir yapı envanteri bulunmamaktadır.

Bugüne değin yapılan ve son yıllarda olağan üstü bir şekilde artan bütün envanter çalışmaları kamu arsa ve binalarını, hazine ve 2B orman, otlak, mera ve tarım arazilerini kar amaçlı olarak elden çıkarmaya ve sermayenin hizmetine sunmaya yönelmiştir. Bu nedenle kentlerimizde kamusal ve toplumsal amaçlarla kullanılabilecek alanlar, kentsel ve ekolojik rezervler giderek yok olmaktadır.

Depremin hemen ardından yaşanan acil yaşamsal sorunlar henüz çözümlenmeden "fırsat bu fırsattır" gayretiyle dillendirilen "kentsel dönüşüm" ve "yeni kentler" kuracağız söyleminin hangi anlama geldiğini Marmara Bölgesi'nde yaşanan örnekler nedeniyle çok iyi bilinmektedir.
Üstelik depremden hemen sonra alınan bir kararmış gibi kamuoyuna deklare edilen kentsel dönüşüm kararları 18 Ekim 2011 tarihli resmi gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı Eki 2012 Yılı Programının Makroekonomik Amaç ve Politikaları belgesinde yer almaktadır.
Ayrıca bu söylem gerçek işsizlik oranı yüzde 30'u bulan ve yüzde 51'i yeşil kart sahibi bulunan ülkemizin yoksul insanlarının yaşadığı bölge de ancak gayrimenkul simsarları için umut olmaktadır. Ne yazık ki bölgede gayrimenkul ve kira fiyatları şimdiden ikiye katlanmış bulunmaktadır.
Kuşkusuz en önemli gereksinimimiz; yaşam çevrelerimizin sağlıklı ve güvenli hale getirilmesi ve yapı stokumuzun iyileştirilmesidir. Ancak bu gereksinimin sağlanabilmesi için; öncelikle merkezi ve yerel iktidarlardan başlayarak toplumca canımıza ve geleceğimize mal olan niteliksiz yapı stokunu oluşturan anlayışlardan derhal vazgeçmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde aynı anlayışlarla oluşturacağımız her yerleşme gelecekteki afetler için "hepimize mezar birilerine kar alanı" olmaya devam edecektir.
Marmara depreminden edindiğimiz en önemli deneyimlerden birisi de yoksullar, kiracılar ve bölgedeki istihdam sorunları için hiçbir çözüm üretemeyen kalıcı konut uygulamaları olmuştur. Bugün Sayın Başbakan tarafından inşaatlarına başlandığı ve Ağustos ayına kadar bitirileceği söylenen kalıcı konut uygulamalarının; yer seçimi kararlarından başlayarak bugüne değin yaşanan olumsuzluklardan çıkarılan dersler bilim ve teknik gerekler ve kamu ve toplum yararının esas alınarak yürütüleceği konusunda ciddi bir güvence ihtiyacı bulunmaktadır.
Van ve Erciş depremi sonrasında yaşanan en büyük olumsuzlardan birisi de bu felaket karşısında tek bir yürek olan ülkemizin her yanından gelen yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasındaki aksaklıklar olmuştur.
Deprem sonrasında yaşanan afet hakkındaki bilgi kirliliği ve hasar tespitleri de dâhil olmak üzere yaşanan bu aksaklıklardaki en büyük neden ise afet yönetim sisteminin ana unsurları olması gereken merkezi, yerel otoriteler, meslek odaları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve ilgili toplumsal kesimler arasındaki koordinasyon eksikliğidir.
Bölgeye özgü olarak görülen merkezi ve yerel yönetimlerin afet bölgelerinde hiç yaşanmaması gereken politik hassasiyetleri ise koordinasyon sorununu daha da sorunlu hale getirmektedir.
Bu bağlamda; özellikle siyasi yetkililerin başta afet ve acil durum yöneticileri ve sorumluları olmak üzere bütün görevlileri afet bölgesinde hayat kurtarma ve esenliği sağlama gibi asıl uğraşılarından alıkoyan karşılama-uğurlama törenleri ve enkaz başında yaşanan son acı olaylar ise mutlaka ders çıkarılması ve tekrarlanması gereken davranışlar olarak afetler tarihimize geçmiştir.
Özellikle afetler sonrasındaki alınacak tedbirler ve yaşamsal karar süreçlerin de; başta merkezi ve yerel yönetimler üniversiteler ve meslek odaları olmak üzere tüm toplumsal ve siyasal kesimlerin iş ve güç birliğine, dayanışmasına ve karar süreçlerini toplumla birlikte üretmesine gereksinim vardır.
Bu nedenle; Türkiye'de afetlerin önlenmesi ve risklerinin azaltılabilmesi için ülke genelinde araştırma, planlama, yönlendirme, faaliyetleri destekleme ve denetleme yapabilen bir koordinasyon kurumuna kuruma ihtiyaç olduğu yıllardır gündeme getirilmektedir.
Bu ihtiyacı sağlamak adına da 29.5.2009 tarihinde 5902 sayılı " Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun" yürürlüğe girmiştir.
Bu kanuna göre de; Başbakanlık Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlükleri kapatılmış il ve ilçe örgütlenmeleri lağvedilmiş yerlerine Başbakanlığa bağlı "Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı" (AFAD) adı ile yeni bir kurum kurulmuştur. Ancak getirilen bu yeni düzenlemenin de ülkenin gereksinimini karşılayamadığı yaşanan son afetler ve afet sonrasında yaşanan koordinasyon sorunları nedeniyle açıkça ortaya çıkmıştır.
Bu nedenle acil olarak; afet yönetimi ile ilgili bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapma ve koordinasyon sağlama ilkesini esas alan, merkezi, bölgesel ve yerel düzeylerde görev, yetki ve sorumlulukların açıklıkla belirlendiği, bilgi ve teknolojiye ulaşma ve etkin kullanma kapasitesine sahip bilgili, eğitimli ve deneyimli personellerden oluşan "özerk ve etkin" yeni bir kurumsal yapılanma gerekmektedir.

Bütün bu genel değerlendirmelerin de ötesinde; Odamız ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği`ne bağlı Odalar tarafından Van, Erciş ve köylerinde yapılan inceleme ve tespitler sonucunda yaşanan yıkımın ve can kayıplarının nedenin deprem değil, planlama, mimarlık-mühendislik bilim ve teknik gereklerini yerine getirmeyen planlama yapılaşma üretim ve denetim sistemi ve özellikle kırsal bölgelerde yaşanan toplumsal yoksulluk ve yoksunluk olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Özellikle deprem bölgesinde okullar hastaneler yurt ve lojman gibi kamu yapılarında ve kırsal bölgelerde yaşanan yıkım ve hasarlar planlama ve yapı üretim ve denetim sistemimizin acilen gözden geçirilmesini olmazsa olmaz bir önkoşul olarak dayatmaktadır.

Bu nedenlerle ülke çapında öncelikli ve acil olarak;
  • Afet yönetimi ile ilgili bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapma ve koordinasyon sağlama ilkesini esas alan çağdaş ve bilimsel ilkelere uygun bir afet yönetim sistemi kurulmalıdır
  • 2011 yılında açıklanabilen "Ulusal Afet Yönetimi Stratejisi ve Eylem Planı" bilimin rehberliğinde kamu ve toplum yararı ve toplumsal katılım esas alınarak yeniden gözden geçirilmeli ve derhal uygulanmaya başlanmalıdır.
  • Sağlıklı ve güvenli yapı üretim ve denetim sürecini ticari bir alan olarak sermayeye teslim eden mevcut yapı denetim sistemi ve bu sistemi daha da etkisiz hale getirerek ülkemizde var olan yerleşmelerin % 70`ini oluşturan nüfusu 5.000 kişinin altında olan belediyelerdeki yapılaşmayı yapı denetimi kapsamı dışına çıkaran 648 sayılı KHK derhal iptal edilmelidir.
  • Kır, kent, nüfus, kamu yapıları ve yerel ve merkezi kamu idareleri tarafından üretilen yapı ayrımı gibi ayrıcalıklar tanınmaksızın planlamadan başlayarak yapı üretim sürecinin tümünü içeren sağlıklı ve güvenilir bir kamusal ve toplumsal denetim sistemi gerçekleştirilmelidir.
  • Anayasa ve ilgili yasalara da aykırı olarak çıkarılan toplumsal ve kamusal denetimin vazgeçilemez unsurları olan meslek odaları ve yerel yönetimleri işlevsiz ve yetkisiz hale getirerek denetimsiz ve kontrolsüz yapılaşmanın önünü açan 644, 648 vb. sayılı KHK'LAR ve benzeri yasal düzenlemeler acilen iptal edilmelidir.
  • Sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir yaşam alanlarına ulaşılması için doğal varlıkları, ekolojik, tarihi, kültürel, toplumsal değerleri koruyan, yaşatan, geliştiren kamu ve toplum yararının esas alan bütüncül planlama yaklaşımı benimsenmeli, kısa vadeli ekonomik ve siyasal çıkarlar uğruna kentlerimizi bir rant alanı olarak gören parçacıl ve projeci planlama yaklaşımları sona erdirilmelidir.
  • Öncelikle deprem bölgelerinden başlayarak çevre düzeni ve il gelişim planlarında kentsel riskler ve afet riskleri belirlenmeli ve azaltılması yönünde acil önlemler alınmalı ve bu önlemlere göre bütün çevre, nazım ve uygulama imar planları düzeltilmelidir. Ve bu önlemlerden asla ödün verilmemelidir.
  • Okul hastane yurt yapıları gibi kamusal ve toplusal amaçla kullanılan yapılar başta olmak üzere Türkiye bina envanteri acil olarak çıkarılmalı ve binaların hasar görebilirlik tespitleri bilimsel yöntemlerle kamu kurum ve kuruluşları eliyle yapılmalı ve rant alanı haline getirilmemelidir.
TMMOB Mimarlar Odası olarak bütün bu düzenlemeler yapılırken;
  • Karar süreçlerinde bilimin rehberliğinde kamu ve toplum yararının esas alınması ve toplum katılımının şart olması gerektiğini,
  • Kentsel dönüşüm adı altında yeni yağma uygulamaları yerine, afetlere karşı kentlerimizin ve kırsal yerleşmelerimizin güçlendirilerek sağlıklılaştırılmasının sağlanmasını,
  • Yapılaşma ile ilgili mevzuatımızın, kır ve kent ayrımı gözetmeksizin bir bütünsellik içerisinde yeniden ele alınmasını,
  • İvedi gereksinimimiz olan yaşam çevrelerimizin sağlıklı ve güvenli hale getirilmesi, yapı stokumuzun iyileştirilmesini,
  • Kamu yönetiminin afet olgusunu bütünsel olarak görmesini ve bu doğrultuda ele almasını,
  • Yapı denetim sisteminin, kamusal bir hizmet olarak ele alınmasını ve her tür ticari kaygıdan uzak yeniden örgütlenmesini,
  • Yaşam alanlarımızın pazarlanacak bir meta olarak görülmemesini,
  • Afetlere yönelik planlama süreçlerinin, yoksulluğun ve eşitsizliğin azaltılması hedefi ile ele alınmasını,
  • Sağlıksız ve güvensiz yerleşmelerde yaşamanın kader olmadığı toplumsal bir bilinç haline gelmesinin, gerekliğini bir kez daha yineliyoruz.
Ancak öncelikle belirtmek isteriz ki; "sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı" toplumsal bir talep haline gelmedikçe, ülkemizde deprem ve doğa olaylarının yol açtığı yıkımlar ve felaketler kaçınılmaz olacaktır.

TMMOB Mimarlar Odası olarak 23 Ekim 2011 saat 13:41' de, merkez üssü Van/Tabanlı olan 7.2 büyüklüğündeki depremin ardından; Van, Erciş ve köylerinde yapılan inceleme ve tespitler sürdürülmekte olup; bu kapsamda yapılan kimi teknik inceleme ve gözlemlerimiz aşağıda sunulmuştur.
VAN VE ERÇİŞ VE KÖYLERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME VE TESPİTLERİMİZ
Van bölgemiz; bir kenarı yüksek Güneydoğu Toroslar, diğer kenarı Nemrut'tan Tendürek'e kadar uzanan volkanlar dizisi ücüncü kenarı da Türk-İran sınır dağları tarafından çevrilmiş bir üçgen şeklindedir. Bu üçgenin en büyük kısmını 16000 km2 yüzölçümündeki Van Gölü Kapalı Havzası teşkil eder. 2200-5000 m arasında değişen büyük ortalama yükseltisine rağmen geniş sahalarda hakim olan basık bir topografyaya ve kara iklimine sahiptir. Van gölü ve İran sınırı arasındaki saha tektonik bakımdan çok karmaşık yapıya sahip bulunmakta olup 1.derece deprem bölgesindedir.

Van İli'nin toplam nüfusu, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi veri tabanına göre 2009 yılında 1.022.310 kişi olarak belirlenmiştir. Van İli nüfusunun % 51,60′ı (527.525) şehirde, % 48,40′ı (494.785) köylerde yaşamaktadır (1). Van Merkez nüfusu, resmi olarak 367.000 olarak belirtilmekle birlikte, bu rakamın sürekli göç alan merkezin reel nüfusunu yansıtmadığı anlaşılmaktadır.
Van merkezinin geçerli imar planı son olarak 1994 yılında düzenlenmiştir. Ancak imar planına aykırı yapılan binaların sayısı oldukça fazladır. 1994 yılında hazırlanan imar planı, 2000 yılından sonraki aşırı nüfus artışını öngörmediğinden mevzi imar planları ve plan değişiklikleri çerçevesinde sürekli müdahaleye uğradığı anlaşılmaktadır. Bu durum Van'daki zemin koşullarına uygun olmayan bir yapılaşmanın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Benzer nedenlerden dolayı Van'da yer alan yaklaşık 60.000 yapının yalnızca % 15'i ruhsatlıdır. Depremde en çok hasarın yaşandığı toplam 160.000 nüfusu barındıran ise Erciş İlçesinde ise sadece 500 ruhsatlı yapı mevcuttur ve bunun yalnızca 150 tanesinde mimar imzası bulunmaktadır.
Bu nedenle TMMOB Mimarlar Odası Van Şube Başkanlığımız tarafından Van İdare Mahkemeleri nezdinde ve Erzurum İdare Mahkemeleri nezdinde bugüne kadar il ve ilçe belediyelerince düzenlenen ve mimar imzası bulunmayan yapı ruhsatları hakkında otuz üç iptal davası açılmıştır. Ayrıca yapısal hasarların en büyük nedenlerinden olan kat artışları hakkında da açılmış iptal davalarımız bulunmaktadır.
Ayrıca, Çevre ve Orman Bakanlığı'nca 01.04.2011 tarihinde onanarak Van Valiliği'nde 11.04.2011 tarihinde askıya çıkarılan "Van-Muş-Bitlis Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı" Çevre Düzeni Planların da sınırları içinde depremsellik riskinin yüksek olduğu bilinmesine rağmen, plan raporunda ve notlarında depremsellik, fay hatları, jeolojik - jeoteknik yapı, taşkın alanları, aktif heyelan alanları ve bunlara ilişkin alınacak önlemlere ilişkin herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Plan içinde de hiçbir bölge jeolojik sakıncalı alan olarak taranmamıştır. Ayrıca imar mevzuatına, şehircilik ve planlama ilkelerine ve kamu yararına aykırı bulunan plan hakkında Danıştay nezdinde açmış olduğumuz dava hakkında henüz bir karar verilmemiştir.
Bölgede yapılan tespitler sonrasında; hasar nedenleri olarak aşağıdaki saptamalar yapılmıştır:
1- VAN – MERKEZ
IMG_0996
Van Kalesi'nden Van Merkeze Bir Bakış
IMG_0740
Van Merkezde Yıkılan İş Merkezi
IMG_0725
Van Merkezde Yıkılarak Devrilen Otel Binasından Hasar Gören İş Merkezi
Kent genelinde gözlenen önemli hasarlar zemin ve 1.katlarda bulunmaktadır. Maksimum 4–5 kat olması gereken yapılar, 7–8 katlı olarak inşa edilmiş, yapıların yükü de, arttığından zemin-yapı ilişkisi olumsuz etkilenerek, hasarların önemli bir şekilde artmasına neden olmuştur.
2- ERCİŞ – MERKEZ IMG_0901
Erciş – Van Yolu Caddesi Üzerinde Yıkılan Konut ve İşyeri Binası
IMG_0878
Erciş İlçesinde Yıkılan Bir Otel Binası
IMG_0936
Erciş – Van Yolu Caddesi Arka Sokaklarında Devrilen Konut ve İşyeri Binaları
Erciş'teki hasarlı yapıların incelenmesinde, hasar nedenleri olarak;
  • Yapıların çoğunlukla kaçak olması,
  • Kaçak olmayanlarda da denetim eksikliği çerçevesinde ortaya çıkması,
  • Afete verilerini dikkate almayan imar planlarıyla uygulama yapılması ve uygulamaların plan tadilatlarıyla sürdürülmesi,
  • Sismik yükleri dikkate almayan mimari tasarımların yapılması,
  • Bitişik yapı düzenine göre tasarımlarda gerekli detayların yer almaması ,
  • Düşük beton kalitesi,
  • Düz donatı kullanımı ve yetersiz donatı sayısı,
  • Uygun olmayan taşıyıcı sistem tasarımı,
  • Yumuşak kat etkisi,
  • Gereken önlemler alınmadan asmolen ve kirişsiz döşemelerin kullanılması,
  • Yapının yüküne uygun olmayan zeminlerin seçilmesi,
  • Sıvılaşma,
  • Kötü işçilik ve hatalı kalın sıva uygulamaları olarak gözlenmiştir.
3. AMİK KALESİ YAKINLARINDAKİ YAPI ALANLARI
IMG_0850 IMG_0852

Amik Kalesi Yakılarındaki Yeni Yerleşme Alanlarının Hasar Durumları
Hasar nedenleri olarak:
  • Heyelan bölgesinde yapılaşmadan kaynaklanan hasarlar,
  • Denetim eksikliğinden kaynaklanan hasarlar,
  • Hatalı mimari tasarım ve uygulama detaylarından kaynaklanan hasarlar,
  • Kötü işçilik ve kalın sıva uygulamalarından kaynaklanan hasarlar olarak
tespit edilmiştir.
4. KIRSAL ALANLARIN İNCELENMESİ:
4.1-Adır Köyü
IMG_0795
Adır Köyü'nde Yıkılan Bir Kerpiç Ev
4.2-Adır Köyü Mezrası (Döşeme Mezrası)
IMG_0813 IMG_0802
Adır Köyü'nde Yer Alan 400 Yıllık Tarihi Çeşme
IMG_0869
Döşeme Mezrası'nda Hasar Gören Kerpiç Ev
Adır Köyü çevresinde benzer yapılaşma ve yaşam özelliklerine sahip birçok köy bulunmaktadır. Bu yerleşim alanlarında depremden dolayı meydana gelen hasarlar, Adır Köyü evlerindeki hasarların benzeridir.
Köy yapılarında meydan gelen hasarların nedeni;
  • Yığma yapılarda kullanılması gereken detay ve standartların kullanılmamış olması,
  • Taş ve kerpiç duvar kalınlıklarının, yüksekliğine bağlı olarak yeterli olmaması,
  • Ağır tavan uygulamaları,
  • Uygun olmayan yapı malzemesi ve bağlayıcı harcın kullanılması,
  • İşçililikte gerekli titizliğin gösterilmemesi ve eğitim eksikliği,
  • Ekonomik koşullardan kaynaklanan bakımsızlık olarak karşımıza çıkmaktadır.
5- ÇADIR KENTLER: Afet bölgesinde yapılan incelemeler, çadır kent alanlarının depremden önce belirlenmediğini; ayrıca alt yapı hazırlıkları da, yapılmadığını göstermiştir. Depremden sonra belirlenen alanlarda kurulan çadırların kış hava koşulları için uygun olmadığı da, tespitler arasında yer almıştır.

Erciş'te Kurulan Bir Çadır Kent
6- DİĞER YAPILAR: Van Öğretmen Evi Binası Zemin Kat Hasar Durumu
IMG_0692
IMG_0693
Van Polis Evi'nde Dilatasyon Derzi Etrafında Oluşan Çatlaklar
Ercis Yıkılan Yurt Binası
Erciş'te Yıkılan Yurt Binası
Ercis Agır Hasarlı Tıp Merkezi Binası_3
Erciş'te Ağır Hasarlı Olan Tıp Merkezi
SONUÇ ve DEĞERLENDİRMELER
Yapılan ön inceleme ve araştırmanın sonunda, 23 Ekim 2011 tarihinde Van İli'nde meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremin etkilerinin, kırsal alanda ve Erciş'te, Van merkezinden daha yoğun yaşandığı gözlenmiştir. Bu bağlamda bölgenin jeolojik yapısına ilişkin gereken çalışmaların yapılması ve plan uygulamalarının bu temelde yeniden ele alınması zorunludur.
Gözlemler sırasında başlıca hasar nedenleri olarak:
  • Afet verilerini dikkate almayan imar planı uygulamalarından kaynaklanan hasarlar,
  • Yanlış yer seçimi ve yapı-zemin ilişkisinin doğru kurulamamasından kaynaklanan hasarlar,
  • Hatalı tasarım ve detaylardan kaynaklanan hasarlar,
  • Kısa kolon oluşumundan ve yumuşak kat etkisinden kaynaklanan hasarlar,
  • Gerekli önlemler alınmadan yapılan asmolen ve kirişsiz döşemelerden kaynaklanan hasarlar,
  • Uygun temel seçimi yapılmamasından kaynaklanan hasarlar,
  • Kullanım sürecinde yapılan müdahalelerden oluşan hasarlar,
  • Hatalı malzeme seçimi, işçilik ve uygulamalardan kaynaklanan hasarlar,
  • Teknik eleman yetersizliği ve denetim eksikliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yukarıda hasar nedenleri olarak belirtilen etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla birlikte;
  • Mimarlar Odası, TMMOB'ye bağlı ilgili meslek odaları ve yerel/merkezi kurumların, Van ve çevresi bağlamında ilgisini yoğunlaştırarak inceleme ve araştırmalarını süreklileştirmesi,
  • Bölgede yaşanan olumsuzluklar ve deneyimler dikkate alınarak Afet Yönetimi ve Koordinasyonunun nitelikli hale getirilmesi,
  • Önceden yaşanan tüm afetlerin birikimini taşıyacak bir anlayışla sorunların çözümlenmesine yönelik çabalarını artırması,
  • Genellikle unutulan ve yanlış uygulamalarla ele alınan köy yerleşmelerinde geleneksel yapı ve yaşamın korunması için gereken önlemlerin alınması,
  • İşsiz kalan kamudan yardım almaya başlayan bölge halkının işlerine ivedilikle geri dönmesi için gerekli adımların atılması,
  • Bölgeye özel olarak da Van Gölü ve çevresinin yıkılan yapıların moloz ve atıklarından korunması gibi önemli konu ve başlıkların dikkate alınması gerekmektedir.
Değerli kamuoyumuza saygıyla duyurulur.
TMMOB MİMARLAR ODASI

continue reading

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More