This is default featured post 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured post 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured post 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured post 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured post 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Altın Varak ve Teknikleri

JAN29

Altın şeritin ince tirşe ( parşömen ) ler ve sığırın kör bağırsağından elde edilen zarlar arasında dövülerek seffaf yapraklar haline getirilmesine altın varak denir. Altın varakta 1 defter 25 yapraktan oluşmaktadır.
Altınlar bu yapraklar içerisine yerleştirilmiştir. Çok hafif olduğundan her hangi bir darbe veya ruzgarda altınlar dağılabilir. Ancak son yıllarda kolaylık açısından transfer (kağıda yapışık altın) tekniği ile de defter üretilmektedir. İmitasyon altın ise 16X16 cm ebadında 1000 lik kutulardadır. Yüksek ayar altına göre kalitesiz ve kalın bir malzemedir. Varlık ve kudret işareti olan altın, ilk çaglardan başlayarak kültürler arası sanatlar etkileşimler bizim tarihimizdede yerini almıştır. Osmanlılarda altın güneşi simgelediği eski örneklerden anlaşılmaktadır. Altın varak teknikleri
1) Ezme usulü
Ezme işlemi geniş bir kab ortasına arap zamkı damlatılarak başlar. Önce sağ elimizin beş parmağı zamka dokundurulup altın varak defterin içinden alınarak kabın içine koyulur ve elimizin işaret ile orta parmağımızın ön uç kısımları ile ezilmeye başlanır. Defterdeki yaprak altınlar bittikten sonra en az 1 veya 2 saat saf su eklenerek ezilmeye devam edilir. Altının ezilip ezilmediğini anlamak için 1-2 damla su atılıp akıcılığı kontrol edilir, eğer küçük altın tanecikleri kalmış ise ezmeye bir süre daha devam edilir. Ezme işlemi bittikten sonra altın kab içinde saf su ile yıkanır. Beklemeye alınan altın, ortalama 10-12 saat bekletildikten sonra 2. defa yıkanıp tekrar beklemeye alınır. Dibe çöken altının üzerindeki su kab ani bir hareketle ters çevrilir ve altın kurutulup hazır hale getirilir.
2) Yumurta akı ile yapıştırma
Bu teknik kapalı ortamda dış etkenlerden arındırılmış malzemeler üzerinde uygulanmalıdır.Çünkü yumurta akı hava şartlarından çabuk etkilenerek altın zeminden kolayca ayrılabilir.
3) Killi varak ile yapıştırma
Parlak ve mat yüzeyler için Kullanılan en eski ve en kullanışlı tekniktir. Altının mazgala veya mühre
(akik taşı ) ile parlatılıp en iyi sonuç veren yöntemdir. Kil, zeminde hem dolgu hemde parlatılma aşamalarına kolaylık kazandıran malzemedir. 4) Miksiyon ile yapıştırma
Fransadan ithal edilen charbonnel mixon o dorer lefranc adında malzeme kullanılmaktadır. İçerisine kullanılan yüzeylerde zemine nüfus ettiğini görebilmek için kimyasal ham maddeli altın sarısı katılmaktadır.
Ancak bu maddenin mixon içine katılma oranı tesbiti önemlidir.
Aksi taktirde mixonun yapıştırıcı özelliği kaybolabilir. Bu malzemeye alternatif olarak sadece ahşap ve kağıt üzerine iyi netice veren süt kıvamında olan süt mixon kullanılabilir. Ancak kuruma süresi kısa olduğu için hızlı hareket edilerek altın yapıştırılmalıdır. Bütün bu işlemlerden sonra altın üzerine pamuk (avuç içine yuvarlatılmalı ) ile tampon yapılarak zemine altının nufus edilmesi sağlanmaktadır.
Daha sonra sakal fırçası tabir edilen yumuşak uçlu fırça ile hafifçe dairesel hareketlerle temizlik işlemi yapılmalıdır. Eğer altın üzerinde nemlilik var ise pamuk ve fırça temizliği için bir süre kontrol edilerek beklenilmelidir.
ALTIN VARAK ÇEŞİTLERİ
1) Yeşil altın (18 carat 8X8 cm )
2) Sarı altın (22-23 carat 8X8 cm )
3) Kırmızı altın (23 carat 8X8 cm )
4) Antik kırmızı altın ( 24 carat 8X8 )
5) Beyaz altın
6) İmitasyon altın ( 8 carat 16X16 cm)

continue reading

18 Mayıs 2012 Cuma

SANATTA ALTININ YERİ

JAN29

SANATTA ALTININ YERİ  
     
     Eski çağlardan beri altın pek çok alanda kullanılmış ve zenginlik sembolü olmuştur. Eski çağlarda insanlar altından takı ve eşyalar üretmişlerdir. Zamanla ürettikleri takı ve eşyalarda farklı süsleme teknikleri kullanarak sanatlarını geliştirmişlerdir. Ortaçağ'da ise altını incelterek farklı malzemeler üzerine kaplamaya başlayan insanlar farklı teknikler denerler.  Bu dönem eserlerinin çoğu krallarının savaş giderlerini karşılamak için eritildiğinden günümüze pek örnek kalmamıştır. Rönesans döneminde ise kuyumculuk alanında gelişme dikkat çeker. Çeşitli takı ve altın eşyalar abartılı süslemelerle yapılmıştır. Sonraki dönemde süslemelerin sadeleştiği görülür. 
   Osmanlı döneminde ise altına ayrı bir önem verilir. Altın kullanımı mimari dekorasyonda, eşya süsleme sanatında ve kitap süsleme sanatında kullanılmıştır. Ciltcilikte, hat ve minyatür sanatında altın kullanımı dikkat çeker. Altın çeşitli teknikler kullanılarak yüzeylere uygulanmıştır. Osmanlı döneminin yani Türk Süsleme Sanatının en dikkat çeken sanatlarından biri altın varak teknikleridir. Altın varak tekniği pek çok alanda uygulanmıştır. Altın, ince şeritler halinde parşömenler olarak dövülerek inceltilir. O kadar inceltilir ki neredeyse şeffaf kağıt halinde kalır. Günümüzde bu altın varaklar kağıda yapışık olarak üretilir ve kullanım açısından daha kolaydır. Altın varaklar uygulanacak zemine özel yapıştırıcılarla ve fırçalarla uygulanır.
       Altın varak mimari unsurlara uygulanır. Yapılarda çeşitli bölümlere uygulanan altın varak genel olarak tavanda, duvarlarda görülür. Camilerde mihrap bölgesinde kullanılır. Çeşitli eşyaların da altın varak kaplandığı görülmektedir. Vazolar, şamdanlar gibi eşyalar varak kaplanarak süslenir. Mobilyalarda da kullanılan altın varak tekniği koltuk veya sandalyelerde ahşap üzerine altın varak kaplanarak yapılır. Altın varak Osmanlı için önemli bir sanat olan tezhip sanatında da kullanılır. Yazma kitaplarda altın varakla uygulanan süslemeler için altın varaklar ezilerek arap zamkıyla karıştırılır ve çeşitli işlemlerden geçirilir. Ve altın yaldız elde edilir. Kalem fırça ismi verilen ince fırçalarla kitaplara uygulanır. El yazması kitaplarda, minyatürlerde yaygın olarak altın yaldız kullanımını görmek mümkündür.
    Osmanlı döneminde ayrıca mücevher ve eşyalarda da altın kullanımı yaygındır. Kuyumculuğun gelişmiş olması farklı tekniklerle altın mücevher ve eşyaların yapılmasını sağlamıştır. Altın ve değerli taşların birlikte kullanıldığı kuyumculuk örnekleri tasarım sanatı içinde değerlendirilir.
    Altın işçiliği de tüm diğer el sanatları gibi 18.yy'daki Sanayi Devriminden etkilenir. Bu dönemde el sanatlarının yerini makineler almaya başlar. Ancak 19.yy'a geldiğimizde el sanatları makineleşmeye karşı savaş açar ve günümüzde de hala daha bu eski el sanatlarının sürdürülmesine uğraşan sanatçılar vardır. 

continue reading

Antik Dönemde Altın Nasıl Üretildi

JAN29


Bu konuyu araştırırken 4-5 saat kar buz fırtına tipi içinde geçti konuyu kopya edecek olanlara sesleniyorum kaynak gösterilmeden yapılacak alıntılara hakkımı helal etmiyorum

Değerli arkadaşlar Arama ve bulma hayali ile tutuştuğumuz altın Antik Dönemlerde nasıl üretildi ? Hiç merak edip araştırıma yaptık mı? Gerçi İnternet ortamında doyurucu geniş açıklamalar yoktur.

Bir antik madeni ocağında 3 kez gezip incelediğimiz bilgi ve görüntüleri sizlerle paylaşarak antik dönemde maden bulma yönteminden üretim atölyesine kadar bir yolculuğa çıkacağız .

Mikroskoplar altında zor tespit edilen altın, antik Dönemlerde nasıl keşfedildi?


Konuya girmeden önce altını cazip hale getiren özelliğine bakalım.

Altının birinci özelliği oksitlenmez paslanmaz, bu özelliği ile mikrop barındırmaz, mikrop ve virüsleri öldürür, Bu özelliği keşfedilince kral ve kral ailesinin hastalıklarda korunması amacıyla yeme içme kaplarının altında olmasına neden olmuştur.

Altın madeni çok yumuşaktır, saf halde iken elle bile şekil verilerek kadar yumuşak, altına kolay şekil desen motif verilme özelliği, paslanma,oksitlenme durumunun olamayışı , göze hoş görüntü veren rengi, bir çok kıymetli taşlarla birlikte işlenmesi kolay ve göz alıcı hale gelmesi, takı ve süs eşyaların yapımında cazip olarak kullanıldı.

Antik Dönemlerde altın su yataklarından başlayarak maden dağına doğru bir serüvenle başlamıştır. Akar suların yada mevsimlik suların altın madeninde kopardıkları kayaçları sürükleyerek, kayaçların içinde bulunan madeni açığa çıkarır ve bu maden kırıntısını kumlar içinde bırakır. Bunu gören insanlar, kumlar içinde altın kırıntılarını toplayarak asıl maden dağına yanı ocağına ulaştılar. Kumlar içindeki altın kırıntılarının nerden geldiğini keşfettiler. Böylece Altın madeni işletmeciliği başlamış oluyor.
 
Yukarıdaki resimde gördüğünüz gibi suların sökmesi ve sürüklemesi sonucu insanların dikkat çekmesi ilede maden işletmeciliği başladı .

Bu konuyu araştırırken 4-5 saat kar buz fırtına tipi içinde geçti konuyu kopya edecek olanlara sesleniyorum kaynak gösterilmeden yapılacak alıntılara hakkımı helal etmiyorum
Sitemizde, hurafe safsata hayal kurgu söylemlerden oluşmuş kahvehane defineciliğini ret ediyoruz. Bu gün dünyada ispata kavuşmuş meşhur definelerin bulunuş şekli, saklandığı yapılar, Arkeoloji biliminin elde ettiği sonuçlar ışığında define ile uğraşanlara yeni modern akla ve bilime uygun anlayış sağlamak için çaba gösteriyoruz.Bizim farkımız, bakış açımız, ispatlanmış doğru, yalancılıktan,hurafeden, safsatadan,yalandan uzak Arkeoloji Bilimine ters düşmeden öneriler sunmaktır.

continue reading

Tezhip nedir/Tezhip hakkında

JAN29

GELENEKSEL TÜRK SÜSÜLEME SANATI :TEZHİP
Tezhip Türk süsleme sanatlarından biridir. Kelime anlamı "Altınla Süslemek" tir. 18 ve 22 ayar ezilmiş altınla ve muhtelif renklerle kitap ve levha gibi yazma eserlerin süslenmesidir. Bu sanat; sevgi, sabır, zevk ve zarafetin ortaya koyduğu eserler bütünüdür.

Arapça tezhip; "altınlamak", "yaldızlama", "bezeme", yazma kitapların sayfalarına, hat levhalarına, murakkalara, hatta tuğraların üst taraflarına altın tozu ve boya ile yapılan her türlü bezeme. Sözcük yalnız altınla yapılanın dışında, toprak boyalarla yapılan bezemeler için de kullanılır. Yalnız altınla yapılan tezhibe "halkari" denir. Tezhip yapan sanatçıya "müzehhib" tezhiplenmiş esere de "müzehheb" adı verilir.
ÇEŞİTLERİ ve TÜRLERİ:
Padişahlara, vezirlere, devlet büyüklerine, tanınmış kişilere sunulan ya da özel kitaplar için hazırlanan her çeşit yazma kitap, özellikle şiir kitaplarını tezhiplemek eski bir uygulamadır. Ama tezhip en çok Kuran-ı Kerim'lerin ilk ve son sayfalarında, surelerin baş taraflarında kullanılmıştır. Bazen tezhiplenmiş başka kitaplarda satır aralarına, sayfa kenarlarıyla köşelerine, şiir kitaplarında mısra ya da beyit aralarına da tezhip yapılır. Kuran-ı Kerim'de ayetleri ayırmak için nokta yerine geçen küçük yıldız ve çiçek biçimindeki örgeler de tezhiple yapılır. Bunların geometrik biçimli olanları mücevher nokta, altı köşelileri şeşhane nokta, beş yaprağı andıran beş köşelileri pençberg, üç köşelileri de seberg adıyla anılır. Kuran-ı Kerim okunurken durulacak ya da secde edilecek ayetleri belirtmek için, ayet hizalarına konan gül biçimli süs de tezhibin ana örgelerindendir. Bunun da vakıf, secde, hizib, aşir, sure ve cüz gülü gibi çeşitleri vardır
TEKNİĞİ:
Tezhibin en önemli malzemesi boya ve altındır. Eskiden pastel rengin çoğunlukta olduğu toprak boyalar kullanılırdı. Bugün genellikle hazır boyalardan yararlanılmaktadır. Altın boya ise, altın varak su içinde ezilerek ve jelatinle karıştırılarak hazırlanır. Uygulanacak desen tezhibin yapılacağı kağıdın üstüne silkme yoluyla aktarılır. Simetrik desenler, her kez dörtte biri olmak üzere dört defada kağıda geçirilip tezhip edilir.
Serbest desenlerin ise tümü bir defada işlenir. Boyama ve altınla bezeme işlemi bittikten sonra altınla yerler istenirse zer mühreyle parlatılır. Böyle tezhiplere pesend (beğenilmiş), desenin altının yanında boyayla da yapıldığı tezhiplere de boyalı halkar adı verilir. Altınlamanın bir çeşiti de zerefşan (altın serpme) adını taşır. Bu tür tezhipte altına batırılmış fırça elek teline sürtülerek altın zeminin üstüne püskürtülür.

continue reading

Bu Kur'an-ı Kerim görenleri şaşırtıyor

JAN29

Bu Kur'an-ı Kerim görenleri şaşırtıyor

Türkiye'nin en fazla ziyaretçi alan müzelerinden Konya Mevlana Müzesi'nde sergilenen, yaklaşık 2 santimetre büyüklüğündeki saç kılı ile yazılan, altın varak işlemeli Kur'an-ı Kerim'i görenler, şaşkınlıklarını ve hayranlıklarını gizleyemiyor.

2012-01-19
Konya Müze Müdürü Yusuf Benli, yaptığı açıklamada, Mevlana Müzesi'nin Türkiye genelindeki müzeler içinde en önemli ve en çok ziyaretçi alan müzelerinden biri olduğunu söyledi. Mevlana Türbesi'nin 1926 yılında müze haline getirilmesiyle tüm eserlerin kayıt altına alındığını ifade eden Benli, yaptıkları yeni restore çalışmalarıyla da depolarda bekletilen eserlerin de sergilenmeye başlandığını bildirdi.
Mevlana müzesi'ndeki eserler hep birinci sınıf

Benli, Mevlana Müzesi içinde bulunan eşyaların Osmanlı padişahlarının gönderdiği eserler, sadrazamların yaptığı hediyeler ve özel eşyalardan oluştuğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: "Mevlana Müzesi'ndeki eserler hep birinci sınıf ve Türkiye genelinde çok nadir bulunan eserlerdir. Mesnevi'nin orijinal tek nüshası ve Divan-ı Kebir gibi Hazreti Pir'in kitapları müzemizde. Bunlar yaklaşık 700-750 yıllık el yazması eserler. Çok sayıda Kur'an-ı Kerim var Mevlana Müzesi'nde. Bunlardan 2 tanesi çok ilgi görüyor. Yan yana sergilediğimiz bu Kur'an-ı Kerim'lerden biri içinde 6666 ayetin yazılı olduğu, 2-2,5 santimetre büyüklüğünde paha biçilemez bir el yazması Kur'an-ı Kerim. Saç kılı ile yazılan bu Kur'an-ı Kerim, altın varak ile süslenmiş. Bir de onun yanında Selatin Cami'leri için, yani padişahların yaptırdığı camiler için yazılmış olan Kur'an-ı Kerim var. Bu da oldukça büyük bir el yazması Kur'an-ı Kerim'dir" dedi. Mevlana Müzesi'ndeki yaklaşık 2 santimetre büyüklüğündeki mini Kur'an-ı Kerim ile hemen yanında sergiledikleri, müzenin en büyük Kur'an-ı Kerim'inin özellikle yabancı turistlerin büyük ilgisini çektiğini anlatan Benli; "Bu tarihi eserler Türkiye genelindeki müzelerde çok ama çok nadir bulunan eserlerden biri. Bunlar paha biçilemez eserler" diye konuştu.
Ebu Sait Bahadır Han'ın hediyesi Nisan Tası

Yusuf Benli, gelen özellikle yabancı turistlerin bu mini Kur'an-ı Kerim ile yanındaki büyük Kur'an-ı Kerim hakkında daha detaylı bilgi alabilmek için kendilerine başvurduğunu dile getirerek, turistlerin 2 santimetre büyüklüğündeki el yazması Kur'an-ı Kerim'i gördüklerinde hayranlıklarını ve şaşkınlıklarını gizleyemediğini belirtti. Benli, müzede sergilenen ve Türkiye'de tek denilebilecek eserlerden birinin de Nisan tası olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Nisan tası İlhanlı sultanlarından Ebu Sait Bahadır Han tarafından 14. yüzyıl ortalarında dergâha hediye edilmiş olan önemli bir eserdir. Üzerinde bir horoz motifi, kapağının üzerinde çeşitli insan figürleri ve şiirler olan bir eser. Türkiye'de tek eserdir, benzeri yoktur.

Mevlevilikte bu tas, dergâh bahçesine konularak Nisan yağmurları toplanmasında kullanılmış. Toplanan yağmur suları, dedegan hücrelerinde kalan dedeler tarafından dualar edildikten sonra okunmuş su olarak eşrafa ve vakıf tarlalarına bereket getirmesi amacıyla serpilmiş. Hünkârın sarığının ucunun bu suya batırılmış olması da önemli bir ayrıntı" dedi.

continue reading

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More